18 Eylül 2010 Cumartesi

bakla..

anlamsız bir sevinç kapladı içimi bu akşam.. nereden geldiği ve ne zaman gideceği hakkında hiçbir fikrim olmamakla beraber bu şekilde haber vermeden geldiği için de ayrıca bi sevinçliyim.. sevinç sevinç getirmişti anlayacağın.. derken bu durum da bi sevinç getirdi.. ortalık toz duman, her yerde sevinç.. sevinç sevinç yazınca farkettim ki sevinç kelimesi bayağı bi garip kelime.. bu kadar garip bi kelimenin insanı mutlu etmesi de gayet enteresan.. bu düşüncelerle boğuşurken, birdenbire gelen sevincin tadını çıkaramadığımı farkettim.. oysa o ne kadar uzun bi yoldan gelmişti.. misafire ayıp etmemeliyim diyerek, kafamdaki tüm kötü düşünceleri atıp tamamen sevince yoğunlaştım.. ama bu şekilde davranınca bünyem sarsılmıştı. sevince alışkın diildim, hele böyle durup dururken gelenine daha önce hiç rastlamamıştım. o yüzden onu karşıma alıp konuşmaya başladım. "olayın ne abicim, gel anlat açılırsın" diyince, sevinç ağzındaki baklayı çıkarıverdi. bildiğin baklaydı bu, yeşil ve garip bi tadı olan bitki. "eli boş gelmemeli misafir" dedi ve ekledi: baklayı sever misin? "yok" diyemedim, "iğreniyorum" hiç diyemedim ve kendimi mutfakta eimde koca bi tas ve bıçakla beklerken buldum. sevinç, sevinçli bi şekilde gelerek "sevineceğini biliyodum" dedi. ayıkladık baklayı, şu an sevinç üzerine yoğurt koya koya yiyo.. ben de onu izliyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder