30 Ağustos 2012 Perşembe

Tamam O Zaman

Minibüsün şoföründen aldığı ve iade etmek istediği parayı bana gösteriyor kadın. “Bak” diyor, “Burası çıkmış”. Elindeki 1 liranın ortasındaki yuvarlağın bir kısmı dışarıda, evet. Ama zorlasan içeri girer gibi sanki. Kadın ortada bir haksızlık olduğunu söylemek istiyor çünkü herkes hayatındaki her şeyin düzgün olmasını ister, ve bu haksızlığa ses çıkaran birileri olsun diye beni de kendi safına çekmeye çalışıyor. Bazen bir şeylere ses çıkarmak için neden benim seçildiğimi anlayamıyorum. Ne diyeceğim ben şimdi şoföre teyzeciğim? “Değiştir ulan şu parayı, milleti kazıklamaya utanmıyor musun şerefsiz adam!” diye bağırayım mı?

Kadın parayı bana gösterdikten ve sıkıntısını anlattıktan sonra sanırım bir tepki vermek gerekiyor. Halbuki ben tepki verebilen bir insan değilim. Ne babaannemin ölüm haberini duyduğumda tepki verebildim, ne terkedilince, ne bir haksızlıkla karşılaşınca. Zaten şu günlerde insanlarla muhabbet etme isteğim sıfıra doğru hızla yaklaşırken, kadını haklı çıkarmaya çalışacak cümleler kurmaya hiç halim yok. Hem banane zaten! Daha birinci sınıftayken, bizim sınıftan bir çocuğu sıraların örtüleri üzerinde tepinirken gördüm ve çocuk, onu şikayet ederim diye, öğretmen içeri girer girmez, gitti, beni şikayet etti. İftiraya kurban gittik, dayağı da yine biz yedik. Ben buna bile ses çıkarmadım o gün. Tamam, mallık yapmışım, “Ben basmadım lan ne yalan söylüyosun!” diye bağırıp çağırabilirdim ama nasıl bir bünyeye sahip olacağım o zamandan belliymiş zaten. Süper ezik bir profil çiziyorum şu an ama bazı gerçekleri de görmezden gelmemek gerek. Sessiz, sakin biriyim ben. Bir şey olduğu zaman “Hee öyle mi? Tamam o zaman.” tepkisini vermek en büyük alışkanlığım. Şimdi adama, “Bu para yamuk, abla haklı, değiştirin lütfen” desem ve adam da “Ben veririken düzgündü, abla yamultmuş parayı” ya da "Artık 1 liralar öyle, bir tarafı yamuk” falan dese “Hee öyle mi? Tamam o zaman.” diyip otururum yerime.

Benden hala bir tepki gelmediğini gören ve kendine yandaş arayışları hızla devam eden kadın, parayı iyice gözüme yaklaştırıyor. Para gerçekten yamuk. Ama paranın yamukluğundan ziyade içinde bulunduğum durum daha kötü. Orta yaşlı bir teyze ve ben, gözlerimizi dikmiş sessizce bir şeye bakıyoruz. Fransız sanat filminde gibiyiz; biraz daha zorlasak paranın yamukluğundan inanılmaz anlamlar çıkarıp bizi izleyenleri şaşırtacağız. “Oha, ne laf söyledi be çocuk! Helal olsun, bir paradan neler çıkardı!” gibi sözler söyleyecekler sanki benim hakkımda. Kafamı kaldırıyorum, herkes bizi izliyor. Tek bir cümleyle küçük de olsa bir kitleyi kendime hayran bırakmam mümkün. Fakat, madeni bir paraya bakarak tüm hayatı çözümleyecek anlamlar çıkarmaya meyilli bir kapasitem yok. Bir şeye uzun uzun bakıp, ondan sonra söyleyebileceğim tek cümle “Hayat işte” olur, bu da kimsenin işine yaramaz zaten.

Kadın hala tepki vermemi bekliyor, artık bir şey derim umuduyla tekrar “Yamuk di mi?” diye soruyor. Kafamı sallayıp “Evet” diyorum ve minibüsteki tek boş koltuğa oturuyorum. Mp3 player Kurban’ın “Ben” şarkısını çalmaya başlıyor, şarkı “Doğruyu söylemeyen, her şeyden bıkmış bir ben” diye devam ediyor, ben de “Olgunluk mücadele etmektir, kaçmak değil” diyorum kadın hala parayı değiştirmek için uğraşırken.

http://www.youtube.com/watch?v=vdADKZS6Av0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder