30 Ağustos 2012 Perşembe

Duvar

Şimdi bu yazıyı okumaya başladın. Ne zamandır yazmıyordum zaten, bir değişiklik olsun. Ne yazdığımı merak ediyorsun belki. Çok büyük vaatlerde bulunamayacağım yazıyla ilgili, yine öncekilere benzer bir şey olacak sanırım. Mesela önceden mezun olsam falan diyordum, mezun da oldum ama hala çok büyük bir değişiklik yok. Bir kağıt var elimde, üzerinde Erdem Yeniceler yazıyor büyük harflerle. Bölümün gerekliliklerini yerine getirip diploma almaya hak kazanmışım. Hocalarım öyle demişler benim için sanırım, “Şimdi Allah’ı var, bitirdi çocuk bütün derslerini, verelim şu diplomayı”.

Okul bitince çok büyük şeyler olmuyor birden. Zaten kafanda milyonlarca şey olunca yapılması, ilgilenilmesi gereken, toparlayamıyorsun çoğu şeyi. Bölünebileceğin şey sayısı sınırlı di mi senin de? Yoksa tamamen bende mi bir mallık var? Mallık seviyem artmış olabilir gerçi, sabah kalkınca etrafa boş boş bakınmalar, gün içinde ne yapacağını saatine kadar ayarlamalar ama hep geç kalmalar, sebepsiz yere gülüp, durup dururken üzülmeye başlamalar falan. Okul biter, büyük adam oluruz dedik, daha zaman var sanırım buna.

Gerçi büyük adam olma yolunda aşman gereken bir çok engel var, biliyorsun di mi bunu? Bir kere tüm zorluklara göğüs germeyi çok zor olsa da öğrenmen gerekiyor. Benim gibi demoralize olma konusunda zirveye oynuyorsan, bu konuda sıkıntı yaşaman çok normal. Demoralize olmanın kitabını yazsam, çok fazla satabilir ama ben bundan yine demoralize olurum. Sanırım “Anında Demoralize Olabilen İnsanlar Hayat Hikayelerini Anlatıyor” konulu bir söyleşi düzenlense onur konuğu olarak ben seçilirim. Oradan da Guiness Genel Merkezi’ne geçer ve orada sadece üç salise içinde demoralize olup “Dünyanın En Hızlı Demoralize Olan İnsanı” rekorunu da kırarak demoralize olmuş bir şekilde eve dönerim “Ne zaman doğru düzgün bir insan olacağım ben anca antin kuntin işlerle uğraşıyorum?” diye düşünerek. Böyle de manyak bir yapım var işte benim. Daha çözebilen çıkmadı, ben bile çoğu zaman kendimi anlayamazken, başkaları tarafından anlaşılmayı çok uzun bir süre bekleyeceğim sanırım.

“İnsanlar beni anlamıyor ühühü” edebiyatı yapacak değilim burada gerçi, korkma! “Anlayabildiğin ölçüde anlaşılırsın” diye bir laf uydursam şimdi burada. Daha önce de uydurulmuş olabilir belki böyle bir şey, emin değilim, bir yerlerden de duymuş olabilirim. Ama doğru galiba bu laf birazcık. Çoğu kimseyi anlamamış olabilirim bugüne kadar, bazen öküzlüğüm tutuyor çünkü, ama anlaşılmadığımı düşündüğüm zamanlar da var. Bir de kendini anlatabilmek sıkıntı zaten benim için. Senin için de öyle oluyor mu bilmiyorum. Ben kendimi anlatmaya çalışsam da dinlenmeme ihtimali korkutuyor beni. Anlatılacak çok şey var oysa ki ama konuşma sırası bana bir türlü gelmiyor. Bebekler için derler ya “Bir konuşsa neler anlatacak!” falan diye, onun gibi bir durum işte. Ergen moduna bağladım iyice yine di mi? Sıkılmış olabilirsin okurken ama çok şey vaat edememiştim zaten.

Az önce, okuduğum duanın Arapça’sından sonra Türkçe’sine baktım, ne okuduğumu anlamak için ve o an dedim ki “Hayat ne kadar kısa ya!”. Tam olarak şu cümleyi okuyunca dedim bunu: “Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesten başkasını beklemiyorlar.” Ölüm gibi bir gerçek var ya bizim hayatımızda! Anlayışsızlık yapacak kadar uzun bir ömür yok önümüzde aslında. Birbirimizle çekişerek bir şeyleri tüketmenin anlamı yok. Anlaşılmamak böyle zamanlarda çok sıkıntı işte. Çok klişe olacak belki ama bu yazıyı okumayı bitirmeden bile ölme ihtimalimiz var senin, benim! Ne kadar korkutucu aslında di mi? Mantıklı gibi gelen ama aslında düşündüğünde çok saçma olduğunun farkına varabileceğin kısır tartışmalar sonunda her şeyi, herkesi bir anda silmek, kendini bir anda her şeyden uzaklaştırmak bazen çok anlamsız geliyor bana. Sana da öyle oluyor mu? Ölebilirim mesela ben her an. Ya da sen!

Sonuçta gururunun savaşını kazansan da kaybetsen de ganimet olarak yalnızlık kalıyor elinde. Tüm olumsuzluklara karşı bir duvar olmak gerekiyor bazen. Karşındakini anlayıp, demoralize olmadan büyük adam olmak lazım sanırım ölmeden. Konudan konuya atlayıp kafanı karıştırdım belki, ne yazdığımı fark edemedim bile, benim de kafam karışık çünkü. Nasıl bitirsem yazıyı diye düşündüm bir de. Aklıma bir şey gelmedi. Anlamadığım varsa, özür dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder