24 Şubat 2011 Perşembe

Erdem'in Veda Mektubu

Sevgili Arkadaşlarım;

Milliyet Blog’a eklediğim yazıma gelen yorum, beni hayatımı sorgulamaya zorladı. Bugün oturdum ve bugüne kadar yapmış olduğum tüm garip hareketlerimi, içinde sevgi bulundurmayan davranışlarımı, nahoş sözlerimi ve henüz ortaya çıkarmadığım ama her an size, belki de tüm insanlığa, zarar verecek potansiyele sahip kötü düşüncelerimi düşündüm. Bunları sizlerle paylaşarak günah çıkarmaya çalışacağım bu yazının devamında.

Bana yorum yazan abla önce Ayrılıklar Zordur başlıklı yazımı okumuş ve tamamen kurgu olan bu yazıyı çok ciddiye almış. Şimdi, yorumu cümle cümle inceleyeceğim ve bugüne kadar yaptığım, çok affedersiniz ama hayvanlıkları gözler önüne sereceğim. (Yorumun tek bir hecesine bile dokunulmamıştır)

1. Cümle: Hayvanlarda insanlar gibidir ilgi vre sevgi bekler,zamanında verilmeyen sevgi ve ilgininde maalesef telafisi yoktur arkadaşım.

Burada abla, geçen ay, okulda, manzarada otururken üzerime doğru gelen kediye “pist” dememden bahsetmekte. Elimdeki yiyeceği görünce kendini kaybetmiş şekilde bana doğru koşan kediye “pist” dememin gerçekten affedilecek hiçbir yanı yok. Peki, sonra yemeğimi bitiremeyince elimde kalan son lokmayı, o kediye vermeye çalışmama ne demeli! Sen hayvanın kalbini kır, onla ilgilenme, sonra onu telafi etmeye çalış. He oldu! Abla burada çok haklı!

2. Cümle: Kış uykusuna yatıp kalksalarda asla o bağırmaları ve hakaretleri unutup sizin yüzünüze bakmak bile istemeyeceklerine kalıbımı basarım!

Ablanın burada yapmış olduğu felsefe ve içinde taşıdığı inanç, benim ne kadar boş bir insan olduğumu anlamamı sağladı. Kurduğu cümle düşük olmuş ama fark etmez, ben içindeki derin anlamı yakalamamız gerektiğini düşünüyorum. Ablanın burada dikkat çekmek istediği konu, hayvanlar kış uykusundan kalktıktan sonra hayatlarına dair hiçbir şeyi unutmazlar. Yani, birkaç saat sonra kış uykusuna yatacak bir hayvanın yanına gidip, “Amaan nasılsa üç ay uyuyacak, kalktığında unutur” diye düşünerek herhangi bir terbiyesizlik yapmamalıyız kendisine. Yoksa ablamız kalıbını basmak zorunda kalabilir.

3. Cümle: Allah günahlarınızı affetsin ve siz sevgsiz insanları dilerim ıslah etsin!

Allah beni ıslah etsin, ne diyeyim.

4. Cümle: Dünyayı lütfen sevgisizliğinizle kirletmeyin sayın insan!

Benim gibi sevgisiz bir yaratığa “sayın insan” diyerek yaklaşan ablanın büyüklüğünü görüyorsunuz değil mi sevgili arkadaşlarım? Hangimiz bu kadar alçakgönüllü olabildik! Hele ben! Sevgisizliğimle dünyayı kirletiyorum, pislik bir şeyim, boşuna nefes alıyorum. Herkesi kandırdım, böyle de iğrencim.

5. Cümle: Zararın neresinden dönülse kardır diyemiycem bu sefer neden mi en büyük zarar sizi seveni kaybetmektir ve bir daha sevsenizde bu aynı kişi veya aynı hayvam olmayacak maalesef ama üzülmeyin doğayı sevin ki Allah belki sizi affeder,o hayvancık etmese de!Saygılar...”

Artık abla yaptığı yorumun sonlarına doğru nasıl bir hınçla dolduysa bir türlü nokta koymak aklına gelmemiş, yazmış da yazmış. Ama bu upuzun cümlenin içinde tek bir tane anlamsız kelime var mı? Tabii ki yok! Zarardan dönemeyecek duruma geldiğime dikkat çekmiş burada abla ki ne kadar haklı olduğunu söylememe gerek yok. Ayrıca abla beni bir konuda uyarıyor: Bir daha sevseniz de bu aynı hayvan olamayacak. Hımm öldüğü için olabilir mi acaba?

Arkadaşlarım;

Bana doğru yolu göstermeye bu abla hayatımda bir dönüm noktası oldu diyebilirim. Bugüne kadar boşuna yaşadığımı anladım. Artık buralarda kalmayacağım. Bu dünyadan göçüp giderken birkaç özür var dilemek istediğim…

Yazıdaki kaplumbağa Nurettin; beni affet koçum…

Karşıdan karşıya geçerken çarptığım abi; nezaket nedir bilmediğim için yolda sığır gibi yürüyorum ve bunun için seni fark edemedim abicim. Çok özür dilerim.

Geçen gün yazı yazarken çok fazla bastırdığım için kırılan 0.5 uç; sana sevgimi veremedim, çünkü bende de yoktu. Ne desem boş artık ama şunu bil ki; seni ne fiziksel ne de psikolojik olarak kırmak istemedim. Umarım beni affedebilirsin…

Bana zorla film satmaya çalışan korsancı abi; gösterdiğin o film için “o var yaa evde” demiştim. Yalan söyledim. Ama almak istemiyordum o filmi de, sevmiyorum vurdulu kırdılı filmleri ne yapayım yani, yalana mecbur bıraktın. Özür dilerim yine de duygularını incittiysem.

Alt kattaki teyze; apartmanın giriş kapısının anahtarını evde unuttuğum için apartmana giremeyecektim. Evin kapısının anahtarları cebimdeydi ama apartmana giremedikten sonra bunun bir önemi yoktu. Geçen gün sizin zilinizi çalıp, koşa koşa kendi evine girmeye çalışan bendim. Anahtarı evde unuttuğumu ve aklıma böyle bir çözümün geldiğini sana söylemeye utandım ve sevgisiz olduğum için de yerinden kalkıp otomatiğe basman benim için bir şey ifade etmedi. Özür dilerim.

Ve sevgili annem, babam, kardeşim, teyzem halam, dayım, amcam, bir sürü kuzenim, arkadaşlarım;

Bu dünyayı sevgisizliğimle daha fazla kirletmemeliyim. Lütfen beni unutmayın…

Elveda…

Not: Facebook şifrem organik kimya kitabımın 1025. sayfasında yazıyor. Lazım olursa bakarsınız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder