24 Şubat 2011 Perşembe

Ne Telefon Mu!

Telefonda konuşmaktan her daim kaçınan bir insan olmuşumdur. Telefon çalmaya başladığı zaman yaklaşık on saniye telefonu nasıl açmam gerektiğini düşünürüm. Bundan sonraki yirmi saniyede ise, arayan kişiye bağlı olarak, telefonu açtıktan sonra muhabbetin nasıl ilerleyeceğini planlar, kafamda bir senaryo oluşturur, konuşma başladıktan sonra da bu senaryoyu harfiyen uygulamaya özen gösteririm. Çalan telefonu ben açmadıysam ve “Erdem, telefon sana” diyerek bana yaklaşan bir insan görürsem, kaçacak delik ararım. Acil durumlarda uygulayabileceğim planlar yapamam ve bunun sıkıntısını en çok telefonla yaşadığım bu kötü zamanlarda hissederim.

Tabii zamanında telefon konuşmaları sırasında bazı saçma olaylar yaşadığım için telefona karşı bir fobim oluştu. Bu olaylara bir örnek vermek istiyorum şimdi ama yazımı okuyan arkadaşlarım benle olan ilişkilerini kesebilirler bunu okuyunca. Fakat “Yine de arkadaşlarım nasıl bir insan olduğumu bilmeliler” diye düşünüyorum ve anlatıyorum. Yaşım on yedi o zamanlar. Evde hep beraber otururken telefon çalar, ben açarım, karşımda teyzem vardır. Teyzem, babamı telefona ister gayet ciddi bir ses tonuyla. Ben de niye bu kadar ciddi konuştuğuna anlam veremem ve “Şaka yapmaya çalışıyor herhalde, yazık ama şakasını boşa çıkaracağım muhaha” diye düşünürüm. “Teyze hiç belli olmuyor he ses tonun, kimi kandırıyorsun sen!” derim. Teyzem ısrarla babamı telefona çağırdıkça, ben kahkahalarla gülmeye devam eder ve “Yemedik işte şakanı, zorlama bu kadar ahahaha” gibi cümleler kurarım. Teyzem ısrarından bir şey kaybetmez ve ben artık gülmekten sıkılıp telefonu anneme veririm, “Anne, teyzem babamı istiyormuş” diyerek. Babamı isteyen teyzeme neden annemi veririm, hala bilmiyorum. Telefonu alan annem sinirli bir ses tonuyla “Babanı çağır” der bana ve telefondaki sesin babamların birlikte çalıştıkları bir şirketten arayan ablaya ait olduğu anlaşılır. İki sene boyunca eve gelen telefonları ben açmam.

Geçen sene ise Haziran ayında bilmediğim bir numaranın beni aradığını görünce çok heyecanlandım. Ben telefonu açıp ne diyeceğimi düşünürken, arayan aramaktan vazgeçti ve telefonu kapattı. Karşımda oturan arkadaşıma bakarak, “Arasam mı acaba?” diye sordum, o da “Sen bilirsin” diyerek bana fazlasıyla yardımcı oldu. “Neyse arayayım bakalım…” diye bir karar alıp, telefonun “Ara” tuşuna basmadan önce de ne diyeceğimi düşündüm ve ardından telefon çalmaya başladı. Telefondan gelen “dııııt” sesinin sayısı arttıkça benim de kalp atışlarımın ivmesi artmaktaydı. Tam son nefesimi vermek üzereyken telefon açıldı ve karşımdaki ses “Bjdfısfpf” diye bir şey dedi. Tüm rezilliği göze alarak “Pardon, neresi acaba?” diye günlük hayatımda asla kullanmadığım bir kalıbı kullandım. Aradığı yer için “Neresi orası?” diye soran insanlarla olan ilişkimi her zaman minimum seviyede tutmaya özen göstermişken, aynı şeyi benim yapmam kendime olan saygımın azalmasına neden oldu. Ama bunu düşünecek değildim o an, çünkü sorduğum soruya gelecek olan cevabı bu sefer doğru düzgün anlamalıydım. Gelen cevap şu oldu: Bojdgpwheg. Tabii ki yine anlamadım ve hak verirsiniz ki tekrar nereden arandığımı soramazdım. “Neyse” diye iç geçirdim, artık konuşmanın bundan sonrasında nereden arandığıma dair ipuçları yakalamaya çalışacaktım. O yüzden çok mantıklı sorular sormalıydım. Bu sorular öyle sorular olmalıydı ki ayrıca neden arandığımı da anlamalıydım. Çok büyük bir sorumluluk üstlenmiştim, planımda hataya yer olmamalıydı. Önce hiçbir amacı olmayan basit bir insan gibi davranarak gayet sığ bir cümle kurmaya karar verdim (planımı sezdirmemeliydim) ve “Beni aramışsınız?” diyerek karşımdaki ablayla muhabbete girmeye çalıştım. Karşımdaki abla, “Aranmış olabilirsiniz ama burası santral, ben kimin aradığını buradan bulamam” dedi. Bütün planlarım suya düşmüştü. Hayal kırıklığıyla “Peki, teşekkür ederim” dedim ve telefonu kapattım. Kimin aradığını soran arkadaşıma da anladığımı sandığım şeyi söyledim: Bim’den arıyorlarmış. Arkadaşım şaşırarak, “Market Bim?” gibi garip bir soru sordu. Hüzünlü bir şekilde suratına bakarak kafamı salladım, “Market Bim” diye birkaç kez sayıkladım.

Tabii telefonu kapattıktan sonraki birkaç saat boyunca Bim’den aranacak kadar ne yaptığımı düşündüm. Gece yatağıma uzandım, gözüme uyku girmedi. Sabaha karşı yorgun düştüm, uykuya daldım fakat saat 9:00 gibi yine aynı numara tarafından aranarak uyandırıldım. “Bu sefer açıyorum lan” diyerek “Cevapla” tuşuna bastım. Arayan kişi Bayer’den staj için aradığını söyledi. Telefon konuşması sırasında telefonu bundan sonra hayatımdan çıkarmaya karar verdim. Telefonu en gereksiz icat olarak gördüm. Özgüven sorunu yaşadım, hayattan soğudum. Telefonu kapatınca da kendi kendime söylendim: Yok artık koskoca Bayer’i Bim yaptık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder