12 Aralık 2011 Pazartesi

Ne İstiyorsunuz Benden!

Sineklerin benim kahveme karşı olan aşırı ilgisi beni ciddi ciddi korkutmaya başladı. Ne zaman “Bir kahve yapayım, kahve iyidir, kafa falan açıyor, bence güzel bir şey kahve içmek, evet, evet, bir kahve yapayım ben şimdi” şeklinde kurduğum cümlelerle kendimi kahve yapmaya razı ettikten sonra ve bu yaptığım kahveyi alıp “Kahvesiz yapamıyorum ben ya, benim için hayat tarzı kahve içmek” anlamlarına gelebilecek triplerle mutfaktan çıkıp odama girince masamın üzerine koyduğum gibi, mutlaka bir sinek içine atlıyor kahvenin.

Buradan şöyle bir anlam da çıkmasın tabii; bizim ev çok pis ya, sinekten geçilmiyor falan. Ben de merak ediyorum gerçi, bu soğukta herhangi bir sineğin dışarıda ne işi olduğunu, hadi dışarıyı da geçtim benim odamda ne işi olduğunu. Git, yuvan mı var, artık her nerde kalıyorsan, takıl orada, yumurtla falan. Kış geldi lan, o kaç kat giyiniyoruz da yine de üşüyoruz biz, senin etin ne budun ne! Zaten bir yudumcuk şeysin, bir de avare gibi dolanıyorsun ortalıkta. Neyse, evde herhangi bir sinekle karşılaşmadan da yaşıyorum bu kahve-sinek ilişkisini, çünkü dışarıda da olsam genelde bu durum geliyor başıma ve artık dünya üzerindeki milyarlarca sineğin bir araya gelerek “Olum bakın, Erdem kahve yaptığında hiç düşünmeden içine atlıyoruz. Ölürsek de ölelim, yeter ki Erdem o yaptığı kahveden bir yudum içemediği için kendini âlemin kerizi gibi hissetsin; bu, sinek âlemine yeter!” gibi manyakça teoriler ürettiklerini düşünüyorum. Ne istiyorsunuz lan benden!

Zaten hayvanlar âlemi ile ilişkim sınırlı. Hatta ilişkim yok bile sayılabilir. (“Sinek hayvan değil ki” diyecek olanlar, lütfen demeyin. Biz de biliyoruz biyoloji…) Hal böyleyken, bu canlıların gelip bana sırnaşmasından da hiç hoşlanmıyorum tabii ki. Ama nereye gitsem bir şekilde bana musallat olmayı becerebiliyorlar. Ya Allah aşkına birisi söylesin; bayram ziyaretine gittiğin evin muhabbet kuşunun kafesinden çıkıp senin kafana konma olasılığı nedir! Ve bu olasılığı neden ben tecrübe ederim! Bir de böyle bir cool havalar falan, sanki yıllardır kafamı mesken tutmuş da kapıyı çarpıp evine girer gibi geliyor kafama konuyor. (Bu arada kafama konan kuşun, evin teyzesi tarafından ele bir tülbent alınarak ve kuş hala kafamın üzerindeyken eldeki o tülbente sarılarak alınmaya çalışılması da ayrı bir olay. Manyaklar gibi travma yaşamışım o zamanlar, şu anda fark ettim bunu. Kafanda yeşil bir kuş duruyor, korkudan ne yapacağını bilemez durumda olmana rağmen yiğitliğe leke sürülmesin diye etrafa yüzündeki salak sırıtışlarla bakıyorsun ve beyaz tülbentli bir kadın sana gözlerini açmış bir şekilde yaklaşıyor. Sonra Erdem niye sessiz durur hep! Ee durur tabii, sahneye bak!)

Okuldaki kedi, köpek olayına hiç girmiyorum, çünkü onlar herkese bir şekilde yanaşmaya çalışıyorlar ve bu durumda benle alakalı özel bir durum olmuyor. Ama okuldaki kedi ya da köpeklerin yanına, masana gelirken takındıkları tavır hiç hoş değil. Zannedersin ki, oturacak masana, yakacak sigarasını, uzaklara bakarak “Bu kampüste önceden sadece ben vardım, çok bozuldu buralar” diyecek ve tehditkar bakışlarla seni şöyle bir süzecek. Ee bu durumda ister istemez veriyorsun elindekini yesin, içsin diye. Kahveye atlayan sineklerin taktiğine benzese de bu durum (Sonuçta, ikisinde de yiyeceğinden, içeceğinden ediyorlar seni) okuldaki kedi ve köpekler, biraz akıl noksanlığı çektikleri belli olan sinekler gibi ölüp gitmiyor elindekini alınca.

Ne güzel kahvemi yapmış ve kendimi ders çalışmaya hazır bir hale getirmişken, o anlamsız hareketi yapan sinek yüzünden kahvesiz kaldım ve bütün konsantrasyonum bozuldu. Nasıl ders çalışabilirim şimdi? Bir de kendimi ders çalışmama konusunda ikna edebileceğim bir bahane de vermiyorlar ki bana. “Kahveme sinek atladığı için ders çalışamadım” dersem, önce kendimle şöyle güzelce bir dalga geçerim, sonra “Hayvanlarla pek yüz göz olmamam gerekiyor, anlaşamıyorum onlarla, bir türlü anlamadılar beni” diye de ekleyerek hayat adına bazı çıkarımlar yaparak kendimi hüzne vururum, ağlarım, üzülürüm falan… Neyse, ben yeniden bir kahve yapayım ve ders çalışayım artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder