8 Ocak 2012 Pazar

"Ben de Özledim Seni"

“Sen Berke’yle beraber kantine gelip artistik hareketler yapıyodun, hehe çok eğleniyorduk biz o zaman” diyerek sevgilisinin hafif de olsa burulmasına neden oluyor. “Neaartistik hareket yapıcam ya, takılıyoduk öyle” diyerek kendini savunma pozisyonuna getiren genç, ses tonuyla, sevgilisinin kurduğu cümlelere aslında sinirlendiğini gösteriyor. Arkamda oturdukları için kendilerini görmemekteyim fakat “neaartistik” gibi bir ifade kullandığına göre büyük ihtimalle beş parmağı aynı açıyı yapacak şekilde sağ elini havaya kaldırmış olmalı. Sinirlenen fakat bunu tam anlamıyla etrafına belli etmek istemeyen insanların “Ne” ünlemini, arkasından gelen kelimeyle birleştirmek gibi bir yöntemleri var, bir de el havaya kalkıyor işte. Fakat, kız sevgilisinin girdiği ruh halinden herhalde sapıkça bir keyif almakta ki çocuğun üstüne gitmekte bir sakınca görmüyor.

“Ayrıca doğum günümü sadece feysten kutlamıştın, bir de sonuna hayvan gibi bir ünlem koymuştun” diyerek çocuğa bir darbe daha vuran kızın, hayvan gibi bir ünlemden kastettiği şeyin ne olduğunu çok merak ediyorum. “Ne var kızım ünlem işaretinde, hem de öyle hayvan gibi falan değildi, normal ünlemdi” diyen çocuk, kendini savunabilmek için saçmalamakta bir sakınca görmüyor. İki insan arasındaki ilişkinin ünlem işaretinin boyutuna göre irdelenmesi çok ilginç. Sanırım ünlem işareti daha önce hiç bu kadar ulvi bir görev üstlenmedi. Karşındaki insanı çok seviyorsan, ona inanılmaz bir şekilde değer veriyorsan; küçük, sevimli ünlemler kullanman gerekiyor sanırım artık kurduğun cümlelerin sonunda. Tabii klavyeyi kullanarak ünlem işaretinin boyutunu nasıl ayarlayacağın da sana kalmış. Seven insan ünlemi bile küçültür!
Kantin ve ünlem işaretinin saldırısını atlatan çocuk, bu kez de önemli tarihlerle ilgili bir sözlüye tutuluyor. İşte “Hangi gün buluşmuştuk, hangi gün sana ilk kez trip atmıştım, hangi gün senin yerine otobüse akbil basmıştım” gibi sorular bunlar. Çocuk bu olayları dün gibi hatırladığını belirtiyor, fakat tam tarihlerini anımsama konusunda sıkıntılı olduğunu söylüyor. “Zaten bana trip attığın günü hatırlayıp ne yapıcam, en üzüntülü günümdü hayatımda” diyerek kıza aşık olduğunu dolaylı yoldan belirtme gibi bir yol seçiyor. Lise çağındaki insanlarda bu tarz ifadeler, iltifatımsı şeyler büyük etkiler yaratıyor. Az önce sorgu meleği olan kız, bir anda aşk kuşuna dönüşerek “Ayy canım benim yaa çok seviyorum seni” diyerek etrafa enerji saçıyor.

Kendisinin çok sevilmesinden ötürü büyük bir özgüven depolaması yapan genç, bir anda maçolaşarak, “Sen şimdi burada in, zaten on beş dakikada anca gidersin evine. Ben senden sonra inicem ama senden daha önce evde olurum” diyor ve bu cümleyle neyi amaçladığı konusunda çok büyük soru işaretleri uyandırıyor. Hatta hızını alamayarak “İstersen son durağa kadar git, sonra tekrar geri dönersin buraya” şeklinde bir cümleyle iyice zıvanadan çıkıyor. Espri miydi bu yoksa ciddi ciddi düşünülerek ve uygulanacağı beklenerek söylenmiş bir istek miydi, o noktada çok büyük kararsızlıklar yaşıyorum. Fakat kızımız kafamdaki sorulara cevap buluyor: Yok, ben burada inerim. Demek ki çiftimiz, zaman zaman çeşitli çılgınlıklar yaparak gitmeleri gereken yönün tersine doğru gidiyor ya da sabahın köründe herhangi bir otobüse atlayıp bütün günlerini o otobüste geçiriyorlar; bir ilk durağa, bir son durağa, bir ilk durağa, sonra tekrar son durağa… O yaşta da çok büyük olaylara kalkışamıyorsun işte; otobüsle ya da kantindeki artistik hareketlerle idare ediyorsun.

Çiftimiz ayrılıyor, kız indikten sonra sevgilisine el sallıyor, sonra telefonunu eline alıyor ve 3-4 saniye sonra arkamdaki çocuğun sesi duyuluyor: Ben de özledim seni.

Ben mi ne yapıyorum? Bütün yolculuk boyunca arkamdaki çifti dinliyorum. “Ulan ben de mi böyleydim acaba?” diye korkuyorum. “Yok be oğluuum daha neler” diyerek kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Çocuk “Ben de özledim seni” diyince elimde niye durduğunu anlayamadığım telefonu çantama atıp mp3 playerı alıyorum onun yerine. Yarım bıraktığım şarkıdan devam ediyorum:

Seems like only yesterday
Life belong to runaways
Nothing here to see, no looking back
Every sound monotone
Every color monocrome
Life begin to fade into the black
Such a simple animal
Steralized with alcohol
I could hardly feel me anymore
Desperate, meaningless
All filled up with emptiness
Felt like everything was said and done

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder