11 Kasım 2010 Perşembe

dağ kek

“duuur öyle değil” sesiyle irkilmiş, elindeki kek kalıbına bakakalmıştı. bin bir özenle hazırladığı kek karışımını kalıba dökmek için sabırsızlanıyor ama bu işlemi yanlış yaptığı söyleniyordu. “nasıl ki?” diye sordu. 3 yaşındaki bir çocuğun yolda gördüğü her şeyi annesine babasına sorduğu anda sahip olduğu bir yüz ifadesi takınmıştı. sonra bir şey fark etti. sıvı haldeki kek karışımını bile kalıba dökme işini başaramıyordu.”elimizden tutan yok ki” diye düşündü.

“neyse en zor kısmını yaptım ve unu şekeri falan birbirleriyle karıştırdım” diyerek kek kalıbını kendisini uyaran sesin sahibine uzattı. bu süreç içinde çok ciddi bir tavır takınmış, işi çırağa öğreten bir ustabaşı gibi davranmaya özen göstermişti. “artık gerisi sana kalmış” diye ekleyerek işi zirvede bıraktığı izlenimi uyandırmaya çalıştı. ne derece başarılı olmuştu, o da kek fırından çıktıktan sonra belli olacaktı. başarılı olma oranı kekin ne kadar kabardığı ile orantılıydı ve yüksek bir oran tutturmak için 7 paket kabartma tozunu kimseciklere görünmeden kekin için boca etmişti.

“kek pişene kadar dışarı çıkıyım” dedi karşısındakine; “sen kontrol et pişmiş mi kek diye” şeklinde de bir uyarıda bulundu. dışarıya çıktığında aklına gelen ilk şey 7 paket kabartma tozu olmuştu. hemen telefona sarıldı ve kek emanetçisini aradı:

- kek pişti mi?

gülmekten cevap veremeyen emanetçinin boğuk sesi içinden birkaç kelimeyi seçti:

- daha 2 dakika olmadı, nereye pişiyor!!

“hee sen görürsün kek fırını yutunca” diyecekti, sustu.. “işine bağlılığını kontrol etmek istedim” diye aklına gelen ilk saçma cümleyi söyledi ve telefonu kapattı. birkaç dakika sonra telefonuna gelen mesajı emanetçinin gönderdiğini düşündü, “kek boğuyor beni ne koydun lan bunun içine” yazmış olabilir diye hayal etti. korktu. elini cebine götürüp götürmemekte tereddüt etti. ama tereddüt ettiğiyle kaldı çünkü 3 yaşındaki çocuk yine canlanmış ve merakına yenik düşmesine neden olmuştu. mesajın turkcell’den geldiğini gördü. “hey gençtrkcllli” şeklinde başlayan mesajı kendisine yollayan insanı hiç tanımadığını biliyordu ama bu insanın böyle “hey kanka naer yaa xD” diyormuş gibi başlayan bi mesaj gönderirken nasıl bir ruh hali içinde olduğunu da merak etti. “nasıl bir yalnızlık duygusuysa hemen kanı kaynadı bana herhalde yazık lan” diye düşündü, sonra “aman banane yaa ben kendime bakıyım” dedi. içindeki 3 yaşındaki çocuk birden büyümüş, 16 yaşında bir liseli olmuştu ve gelen mesaja “hey bro what’s up man?” diye cevap vermesi için içten içe dürttü onu. “yok artık operatörle mesajlaşacak değilim” diye tersledi içindeki liseliyi, 54 yaşında bir baba olmuştu şimdi de. karakterden karaktere atlaması ruhunu sıkmıştı, özüme dönmeliyim dedi ve birden sabri bey gibi “allaaaaahh allaaaaahhhh” diye bağırıp havalara uçmak, sonra yerde yuvarlanmak istedi. “böyle öze dönülür mü be!” diyip vazgeçti.

istemsizce telefonuna gitti eli, mesaj ve çağrı yoktu. “oohh özüme döndüm” dedi. canı acımıştı birden bu çıkarımı yapınca. “arayan soran yok negzel” diye düşündü. “kek olmuştur” dedi. eve dönmeye karar verdi.

“kapıyı çalmayayım, anahtarla açıyım” dedi. kek emanetçisinden bir de kapıyı açmasını istemezdi. zaten büyük ihtimalle kekle uğraşmaktan bitap düşmüştü. anahtarı çevirirken göreceği manzaradan korktu. kek x-men olmuş olabilir, evi bacayı sarmış halde bulunabilirdi. korkusunu yenmeye çalıştı, kapıyı ardına kadar açtı. kek emanetçisi karşısında oturmuş, ağzındaki keki yutmaya çalışırken şunları diyordu: ne koydun lan bunun içine 2 hafta bitmez bu kek dağ gibi olmuş..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder