25 Mart 2013 Pazartesi

Beni Niye Özleyesin Ki?

Annem yanıma koşarak gelip sarılıyor ve “Çok özledim yavrumu!” diyor. Özlemiş ama gerçekten, sarılmasından belli. Ben de bir asi ergen tribine girip aforizma sıkıyorum: Bence özlemek değil, özlemenin hakkını vermek lazım.

“Nasıl yani?” diyor annem. Birkaç saniye düşünüp bir şey sallamaya çalışıyorum. Böyle garip cümleler kurunca insanın o lafın altını doldurması lazım. “Yok lan uydurdum öyle!” falan denmez, zaten anneye “Lan” denmez, ayıp. Bir şey demesem de bu sefer “Ulan 26 yaşıma geldim, hala söylediğim lafların arkasında duramıyorum, ne kadar kişiliksiz bir bireyim!” diye düşünüp kendime olan bir yudumcuk saygımı da yitireceğim. Bir yandan da annem soran gözlerle hala bana bakıyor. Beynimin çalışmasına hiç bu kadar ihtiyaç duymamıştım.

“Yani, özlersin birisini de, o özlemin hakkını verebiliyor muyuz acaba?” diyorum. Annemin suratında kanlı canlı bir soru işareti oluşuyor. Battıkça batmak böyle bir şeymiş demek ki. İrem de ortamdaki anlamsız bakışmalara katılıyor, evin ortasında büyük bir belirsizlik hâkim. Kuracağım cümlelerle en dünyanın en derin felsefi problemlerine cevap bulabilecekmişim gibi derin derin düşündüğümü gösteren bir ifade yakalamaya çalışıyorum yüzümde. Sanki öyle bir şey demeliyim ki, daha 16 yaşında olan kardeşimin önündeki uzun yılları çok daha farklı bir düşünce yapısıyla geçirmesini ve annemin de geçmişte yaşadığı binlerce olayın üzerine sünger çekip hayata artık bambaşka bir pencereden bakmasını sağlamalıyım. Durup dururken kendime iş çıkarmakta üstüme yok. Hayır, yani zaten düz düşündüğün zamanlar çoğunlukta, ne diye zaten sınırlı bir düşünme kapasitesi olan beynini böyle garip işlerle meşgul edersin ki!

“İnsanları özleriz” diyorum. “Peki bir insanı özlemek için, ona hak ettiği değeri verebiliyor muyuz?” diye soruyorum. Bazı soruları cevap almak için değil, karşımızdakilerin bahsettiğimiz konu üzerinde düşünmelerini sağlamak için sorarız. Burada maksadım, “Gerçekten insanlara değer veriyor muyum acaba ben?” diye bir süre düşünmelerini sağlayıp, birkaç saniye içinde sallayacak bir şeyler daha bulabilmek. Biraz sessizlik oluyor, iç dünyalarını daha da karmaşık hale getirmek ve biraz daha zaman kazanmak için bir şeyler daha geveliyorum: “Bir insana, onu özlediğimizi söylemek için bence ona çok fazla saygı ve sevgi beslemeli, hayatımızda onun var olmasının ne kadar önemli olduğunu her şekilde hissettirebilmeliyiz. İşte o zaman, o insanın karşısına çıkıp ‘Ben seni özledim’ diyebiliriz.”

Amacıma ulaştım, suratları biraz daha karıştı. Ama bir yandan da düşünüyorum, “Aptal aptal cümleler kuruyorum, kadıncağız bir ‘Seni özledim’ dedi, resmen olayı ‘Özlemeyin kimseyi, önce değer vermeyi öğrenin insanlara, boş boş konuşmayın ya!’ boyutuna getirdim; anama, kardeşime ayaküstü saydırıyor gibi oldum resmen” diye. Ağır saçmalamak bu olsa gerek. Biraz daha zorlasam sanki koşa koşa odama gidip “Sevmiyorsunuz ulan hiçbiriniz beni! Özlemeyin! İstemiyorum!” diye bağırıp odamın kapısını çarpacağım.

Bir de insan annesini tanıyor yani. Mesela ben annem daha ağzını açmadan suratındaki ifadeden sorabileceği soruları tahmin edebiliyorum. Şu an suratındaki ifade “Ben sana değer vermiyor muyum yavrum?” sorusuna eş değer bir hal aldı. Özleme konusunu bu kadar büyütüp ne ara ailesel bir problem haline getirdim, farkına bile varamadım. “Genel konuşuyorum aslında, bence böyle olmalı bu özleme olayı, olsa olur yani, istesen yaparsın böyle ama çok da önemli değil ya belki de, bilmiyorum, hayat dediğimiz şey karmaşık bir mevzu, takılmamak da lazım böyle şeylere, zaten kafaya tak tak nereye kadar, oh azıcık aşım, ağrısız başım, en güzeli bu aslında” falan diyorum. Laf kalabalığı yapıp kafaları dağıtma ve konudan uzaklaşma yöntemi bu. Ne kadar gereksiz edat, bağlaç, tümleç, fiilimsi varsa, hepsini kullan ve asıl konudan koşarak kaç.

Konudan yeterince uzaklaşıp uzaklaşmadığımı anlamak için de “Azıcık aş falan deyince aklıma geldi ya” diyorum, “Pilav olmuş mudur? Ben çok acıktım da”. Evet, düz düşünen Erdem geri döndü, rahatladım valla. Zaten özlenmek benim neyime!

Not: Ben de sizi özlemiştim beybiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder