7 Mart 2013 Perşembe

Sen Kime Benziyorsun?

Yurdum esnafının muhabbeti çok sevme gibi bir özelliği var. Ne zaman bakkala, markete girecek olsam, garip bir stres yaşıyorum, “Şimdi ne konuşacağız bakalım?” diye. Gerçi bu konuşmalarda verdiğim tepkiler “Evet yaa”, “Tabii canım” ve “Ehehehe”den öteye gitmese de geriliyorum işte. Çok sevmiyorum çünkü konuşmayı. Bu konudaki en büyük sıkıntıyı da taksicilerden çekiyorum denebilir aslında. Adamlar konuşuyor çünkü, konuşacak yani belli.

Taksiye bineceğim zaman gideceğim yeri söylemeden önce şoföre şöyle bir bakıp harlı geyikçi olma derecesini bir ölçüyorum. Adam iflah olmaz gibi duruyorsa, inmem gereken yerden daha önce gelen bir yeri söylüyorum ki riski aza indirebileyim. Böyle küçük hesapların peşinde koşuyorum arada.

Taksicilerin muhabbeti başlatmak için belli kalıpları var. O cümleyi ortaya atıyorlar, sen tepki verirsen, oradan konuyu bambaşka yerlere bağlayıp 25 dakika hiç susmadan konuşarak, sizin de onu onaylamanızı bekleyen bir tavır içerisine giriyorlar. Suratlarından anlaşılıyor bu. Adam bir yandan anlatıyor, bir yandan da yan gözle sana bakıyor, dediklerinde haklı olduğunu belirtmeniz için. Kimyada reaksiyonu başlatan radikal mantığında düşünebilir bunu. Adam ilk cümleyi kurup radikali ortama salıveriyor, eğer sizin de havanız uygunsa, yani reaksiyon için gerekli şartları sağlıyorsanız, bıdır bıdır konuşmaya başlıyorsunuz, moleküllerin birbirine bağlanması gibi. Bu kalıplardan biri “Lan bu yol da …” şeklinde bir cümle. Cümlenin yüklemi yok. Eğer isterseniz yüklemi siz koyuyorsunuz. Yarım bıraktığı cümlenin tamamlandığını gören taksici, sizin konuşacak biri olduğunuz gibi bir hava yaratıyor kendi içinde. Eğer sadece yüklem eklemekle yetinmeyip araya edat, bağlaç falan da eklerseniz, kendiniz kaşındınız demek bu. Önlenemez bir reaksiyonu başlattınız artık.

Bu sabah bindim bir taksiye. Taksici, “Siz mi çağırmıştınız beni?” sorusuyla açılışı yaptı. Demek ki yoldan sonra şikâyet edecekti. Yalnız öyle bir ses tonuyla sordu ki insan “Ulan çağırmasa mıydım acaba? İşi mi vardı? Böldüm mü ne yaptım?” diye düşünmeden edemiyor. Korka korka “Evet” dedim. “Heeaa, o zaman tamam” diye bir tepki geldi. Demek ki ben çağırmamış olsam ama yine de o taksiye binsem birkaç kötü olay yaşayacağım. Yolun ortasında durup indirilme, “Allah’ından bul” gibi bedduamsı sözler duyma gibi. Neyse bunu atlattık. Çağırdığım taksiye bindiğim için mutluyum. Ama yine de insan bir takdir edilmeyi bekliyor. Çağırmışım seni ve söz verdiğim gibi de binmişim taksiye. İnsan en azından bir teşekkür eder.

Taksi yaklaşık 500 metre ilerledi ve henüz başka bir konuşma geçmedi aramızda. Bu durum beni biraz ürkütüyor. Pis bir sessizlik var ortada ve bu sessizlik biraz daha sürerse şoför, içinde tuttuğu kelimelerin etkisiyle “Güüm” diye patlayacak, arabayı kullanamayacak, biliyorum. Sonra işe geç kalacağım, yine zararı bana. Bir ara “Ben mi açsam lan bi muhabbet, ne yapsam?” diye düşünürken, abi dayanamadı ve sordu: Sen bu taksiye binmiştin daha önce di mi?

Etrafa bakındım önce, “Ulan önceden bindim de bir pislik mi yaptım acaba? Bir yerlerde bir iz mi bıraktım da adam anında tanıdı beni?” diye düşündüm. Kendime ait bir şey göremedim ama. Dedim bari bir tepki vereyim de, bakalım altından ne çıkacak. “Yani, olabilir abi, binmişimdir” diye verilebilecek en anlamsız cevabı verdim. Bir yere varmıyor bu cevap yani. “Olur ya, hayatta her şey insanlar için, gelmiştir böyle bir şey başımıza, binmişizdir, inmişizdir, hayat zaten başlı başına bir yolculuk değil mi? Doğuyoruz, büyüyoruz, sonra ölüyoruz ve bizim yerimize başkaları geliyor. O arada da çeşitli şeyler yapıyoruz işte, belki de bindim daha önce bu taksiye, bilmiyorum ki” gibi bir anlam çıkarılır buradan ve aslında hiçbir yere de varamayız bu anlamla. Belli ki adam cevaptan tatmin olmadı, suratındaki ifadeden anlaşılıyor bu, “Ya da abi sen birine mi benziyorsun yaa?” diye sordu. Ben daha tepki vermeden, “Heh bir dizideki çaycısın sen, evet, Tanrıaldı mıydı neydi adı? Aldı mı verdi mi bir şeydi işte?” dedi. “Tanrıaldı kim lan!” diye bir düşündüm. Bu sırada taksici de düşünüyor, mimiklerden belli. Kara kara düşünen iki adam. “Hee” dedim, “Sarp Apak’ı diyorsun sen abi, Tanrıverdi o, Tanrıaldı deyince, benim de algılarım birbirine girdi” diye devam ettim. “Ben anlamam Sarp falan, ben Tanrıverdi’yi tanırım” diye bir gerildi taksici de. Kendini ona yakın hissediyorsa demek ki. Sonra sakinleşip “Valla benziyorsun abi, cidden benziyorsun” falan diyerek konuyu devam ettirmeye çalıştı. Ben de “Evet ya söylüyorlar bunu hep” diyerek sustum. Ama startı vermiştik tabii bir kere, artık uzayacaktı muhabbet. “İnsanlar çift yaratılmış derler hep” diyerek dünyanın en eski geyiklerinden birini yapmaya yeltendi, ben de inmem gereken yere henüz gelmeden “Ben burada ineyim abi” dedim.

Arabadan indim, karşıya geçtim, arkadan bir ses duydum. Yolun karşısında taksisinin içinde oturan bir adam, bana “Tanrıverdiiii” diye seslenerek el sallıyordu. Koşarak uzaklaştım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder