18 Ocak 2011 Salı

İşte Bunlar Olmadan Yaşayamam!

17 Ocak oldu ama hala herhangi bir değişiklik ya da heyecan yaşayabilmiş değilim yeni yılda. Sanki 2011’de değilim de 23 Ağustos 1997’de takılıyorum. Zannedersiniz ki ilkokul yeni bitmiş ve mavi önlükten kurtulmuş olmanın sevincini hala tüm hücrelerimde yaşıyorum. Mavi önlük giydim ben yaa böyle yakalı falan. Önlüğümün cebine beyefendi imajı kazanıyım diye beyaz mendil koydum, üçgen olsun diye onla uğraştım, beğenmedim tekrar katladım, millet teneffüste top oynarken, ben mendil üzerinde geometri çalıştım. O mendile gereken saygıyı gösterdiğime inanıyorum. Burnum aktığında burnumu ona silmeyi hiç düşünmedim. Beslenme teneffüslerinde, yemeğimi yedikten sonra “oğlum elimizi hangisine siliyorduk yaa beslenme çantasının içinden çıkan bu kutunun içindekine mi yoksa cebimdekine mi?” diye ara sıra düşünsem de hala sakladığım o mendil kutsallığını korudu her zaman.

Bu şekilde kutsallık mertebesine taşıdığım başka şeyler de var. Bunlardan biri de Beşiktaş formamdır mesela. Her gün dolabımı açar, formama sevgi gösterilerinde bulunurum. Ara sıra gaza gelip formayı üstüme geçirerek evin için koşturduğum bile olur. Böyle zamanlarda artık 1997’de değil 1994 yılında yaşıyormuşum gibi gelir. Formam zaman makinesi gibidir adeta.

Kutsallığını hiçbir zaman yitirmeyecek olan başka bir şey ise ben bebekken üstüme örtülen, bir tarafı mavi, diğer tarafı pembe olan yani bebeğin cinsiyetine göre dışarıya bakacak kısmına karar verilen örtüdür. Bebekken çekilen fotoğraflarımda mavi mavi gözüken bu örtüyü zaman zaman üstüme örterim. Artık yalnızca dizimden aşağısını örtme vazifesini üstlense de beni 1987 yılına götürmekten geri kalmaz. Doğduğum yıla gidince de “ulan bir de artık yürüyemezsem” diye korkar, örtüyü güzelce katlayıp yerine koyarım.

Ve bir diğer kutsal varlığım: tabii ki Liselere Giriş Sınavı’na giriş belgem. 2000 yılından beri özenle koruduğum, üzerinde garip bir fotoğrafım olan bu kağıt bende neden derin izler bıraktı bilmiyorum. Bu parça için mistik yorumlar yapmaya çalışsam da bugüne kadar çok başarılı olamadım. Ama yine de haftada en az iki kere üzerinde tercih ettiğim okulların kodları yazılı olan, turuncu ve beyaz renklerinden oluşan bu kağıdı görmeden edemem. Müdür yardımcısının onaylarken attığı imzayı da görüp zaman zaman “aslında çok kolay taklit edilir he bu imza” gibi garip yorumlar bile yaparım. Hatta bir gün o imzayı taklit etmeye çalışmışlığım bile vardır ama silkinerek kendime gelip, “ne yapıyorsun yaa kaç yaşına geldin uğraştığın işe bak” diye kendime kızmışımdır sonra. Zaten benzetememiştim de imzayı.

Penguen ve Uykusuz dergilerim de kutsallık listemde kendilerine yer bulmuşlardır. Her gün kaç tane Penguen ve Uykusuz dergimin olduğunu sayarım ve bu işe yarım saatimi harcamaktan asla gocunmam. Bazı günler “acaba doğru saydım mı?” diye düşünüp tekrar elden geçiririm tüm dergileri. Böylece bir saatimi bu işe ayırmış olurum. Ama bu bir saat sonunda önceden doğru saydığımı teyit edersem, bu durumdan anlamsız bir mutluluk duyarım.

İlkokul üçüncü sınıfta aldığım pasoyu neden kutsal saydığım hakkında bir fikrim yok. Acaba “bir gün lazım olur falan” mantığıyla mı bu kadar saygı duyuyorum kendisine, bilmiyorum. Tek bildiğim bu konuyu fazla deşmemem gerektiği. Ayrıntısına inersem yapacağım karakter tahlilinden çok kötü sonuçlar elde edebilirim ve bazı gerçeklerle yüzleşmek istemiyorum.

Yaklaşık bir buçuk senedir kolumda duran bileklikimsi şey de yavaş yavaş kutsallığa doğru ilerlemekte. Kolumdaki şeyi görüp “o ne öyle?” diye soranlara, “hayatın bize karşı dayattıklarına karşı bir isyan sembolü o” diye cevap vermek isterdim ama koluma bakıp dümdüz bir ip parçası görünce “abi ip işte ne olsun” tepkisini veriyorum. Sadece basit bir ip de olsa kutsal kutsaldır benim gözümde.

2011 de farklı olacaktı gözümde ama yazının son paragrafını yazmadan önce hala formamı giyip dergi saydıktan sonra bir de LGS giriş belgeme bakıyorsam, ben bu yıldan da fazla bir şey bekleyemem. Hala mendil katlayıp, pasomla oyun oynarım ve biri gelip beni kurtarsın diye beklerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder