21 Ocak 2011 Cuma

Rüyamdaki Saçma Solucan

- Yakalasana be gidiyo!

+ Ya bırak durur şimdi bi yerde

- Al işte arabanın altına girdi, gir al şimdi arabanın altına

+ İyi be alırız

“İyi be alırız” diyen kişinin, arabanın altından aldığı topun bir anda solucana dönüşmesi ve solucanı elinde tutan bu insanın elindeki solucanla beraber “hebele hübele” sesleri eşliğinde beni kovalamaya başlaması…

Bugüne kadar gördüğüm en saçma rüya bu olsa gerek. Yani arabanın altına kaçan bir toptan solucan yaratabilme başarısını gösterebilmiştir bilinçaltım. Solucan da pis, yapış yapış bir şey olmasına rağmen kendisiyle bu şekilde bilinçaltıma işleyecek kadar bir münasebetimin olduğunu hatırlamıyorum. Yani böyle sümüklüböcek ezen, sokaktan bulduğu karafatmayla arkadaşlarına olur olmadık saçmalıklar yapan ya da eline konan uğur böceğine annesinin ona alacağı terlik pabuçla ile ilgili şarkılar söyleyerek küçücük böceğe umut veren biri olmadım hiçbir zaman. Bu tarz canlılarla, kediyle, köpekle, kuşla ilişkimi minimum düzeyde tutmak istememe rağmen rüyalarımda mutlaka karşıma çıkarlar. Hatta şunu söyleyebilirim ki her gece hayvanlar âleminden farklı bir canlı görmezsem, o uykuya uyku demem ben.

“Her insan uykusunda rüya görür ama o rüyayı hatırlayamaz bazen” diye bir şey okumuştum vakti zamanında. Bilmiyorum, belki çoğu yerde yazıyordur bu. Vakti zamanında diyerek hem “yaşım kemale erdi” hem de “yıllar süren araştırmalarıma işte bu cümleyi okuyarak başladım” gibi anlamlar çıksın istemem. Bu konuda yaptığım en büyük araştırma sonucunda elde ettiğim veri şu şekilde: Her sabah, öğle, akşam, artık her neyse ya da kısaca her uykudan kalktığımda elimde en az üç adet yorumlanmaya açık rüya olduğudur. Yani yorumlanmasa da olur tabii ki ama başak burcu olduğum için her şeyi sorgulamaya meyillimdir. O yüzden uykudan uyandığımda karşımda Sigmund Freud olsun isterim ki anında çeşitli fantastik yorumlar yapsın rüyalarım hakkında. Rüyalarımı Medyum Memiş’in ya da Flash Tv’de çıkan o garip bayanın yorumlamasını istemem. Medyum Memiş’i bir kez yolda gördüm diye tüm bilinçaltıma ona açacak değilim elbet. Gerçi Medyum Memiş’i yolda görüp, “”Aaa Medyum Memiş diil mi lan bu?” diye bir tepki verecek kadar adamın yüzüne aşina olmam da yazı yazmayı bırakıp birkaç dakikalığına hayatı sorgulamama neden oldu. Umarım bu sorgulamalarımın sonucunda Medyum Memiş’i bilinçaltıma atmamışımdır, rüyamda Memiş’le karşılaşmak istemem.

Bazı insanlarla sadece rüyada karşılaşabilecek olma gerçeği can acıtabiliyor bazen. (Burada kastedilen insanlardan biri Medyum Memiş değil tabii ki) En son dün akşam hissettim bu duyguyu. Her şey çok güzel giderken, gözlerimi açtığımda o yoktu. Sonra sımsıkı kapadım gözlerimi tekrar, sanki geri gelmesi benim gözlerimin kapalı olmasına bağlıymış gibi. Fakat onun da gözleri kapalı olduğu için bir sonraki rüyaya erteledim buluşmamızı. Bu rüyanın bitmesini hiç istemedim ama bir önceki gece de uyurken kendimi zorladığımı hatırlıyorum başka bir rüya için, “Ne biçim rüya ya bu! Uyanıyım da bitsin!” diye. Sonra o uyku sersemliğiyle bu yeteneğimden(!) dolayı kendimle gurur duyup “he heeyt be rüyayı bitirdim anında, ben istesem var yaa neler yaparım neler!” gibi saçma yorumlar yaptım.

Rüyalarla ilgili yapabildiğim başka bir şey ise yarım kalan bir rüya sonunda kendimi o rüyanın devamını görebilmek için zorlamak. Rüyalarımın bir sonuca bağlanması gerektiği gibi bir prensibim vardır. “Yarım kalan iş hiç başlanmamış iştir” klişesini kullanacak değilim burada ama insan o rüyanın sonunda ne olacağını da merak etmiyor değil. Yani şimdi bilgisayarda futbol oyunu oynarken yarım kalan rüyamda o maçın kaç kaç bittiğini, maçın sonunda kupayı alıp alamadığımı bilmek en doğal hakkım diye düşünüyorum. Bazen de “dur rüya şöyle devam ederken yarım kaldı, bari şöyle bitsin” diyerek çocukken oynadığımız evcilik oyunlarındaki “sen şimdi şöyle de, ben de böyle diyeceğim” gibi bir hava yaratmaya çalışıyorum. İnsanın uyku halinde bu tarz şeylere uğraşması da çok akıllı bir şey değil sanki. Hâlbuki yat uyu, ne düşünüyorsun değil mi? Ama yok, olmaz! İlla yatakta doğrulacağım, o girişi yapılan rüyanın, gelişmesini ve sonucunu kafamda kurgulayıp, yastığa tekrar başımı koyduğumda, bilinçaltıma kurguladığım düzene uyması konusunda baskı uygulayacağım. Asi bir bilinçaltım olduğu için de tüm bunları boşuna hayal edip, uyandığımda saçma sapan bir sonu olan bir rüya elde ederim. Sonu istediğim gibi biten rüyaların sayısı da epsilon kadar az olduğu için, bu rüyaların kıymetini bilip, tüm gün boyunca o rüyayı düşünüp, kendime saçma mutluluklar yaratmaya çalışırım. Sanırım istediğim bir sonla biten bir rüyayı en son on dört gün önce gördüm ve on dört gündür “ne güzel rüyaydı be!” diyip duruyorum. Bazen rüyalarda yaşamak insanın canını fazlasıyla sıkabiliyor.

Solucanlı rüya aklıma geldiğinde “rüyada solucan görmenin neye delalet ettiğini” merak ettim ve hemen internetten araştırma yapmaya koyuldum. Rüyada solucan görmek çevremizde kötülüğümüzü isteyen insanlar olduğunu gösteriyormuş. Bunu okuyunca “Ee zaten rüyanın kendisine bakınca anlaşılıyor ki bu, adam solucanla kovaladı beni, elindeki solucanın bana ne gibi bir iyiliği dokunabilirdi ki?” şeklinde bir yorum yaptım ve bu kadar saçma amaçlar için internet sitesi açan insanları ve elindeki solucanla beni kovalayarak ne yapmayı amaçladığını hala anlayamadığım arkadaşımı kınadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder