28 Aralık 2010 Salı

Ama Halime Ne Yaptın Sen Yaa!

Bugün Beşiktaş otobüsünde yanıma oturan teyze;

Bu yazımı senin için yazıyorum. Koskoca otobüste boş koltuklar varken niçin benim yanıma oturmayı tercih ettin bilmiyorum. Belki otobüs kapılarını açmadan önce tam olarak o koltuğu gözüne kestirmiştin. Gerçi en arkada sağ taraftaki cam kenarında olan koltuğun bir yanını neden gözüne kestirmiş olabilirsin, bu konu hakkında bir fikrim yok. Belki cam kenarını tercih edecektin ama orada ben oturduğum için “madem hedefim dolu, hedefime yakın olmak için hedef koltuğumun yanındaki koltuğa oturayım” diye düşündün. Belki de spontane bir tercih oldu ve benim yanıma geldin.

Teyzeciğim;

Bilme ihtimalin yoktu ama şimdi buradan söyleyeyim; benim migren gibi bir derdim var. Ve bu migren öyle bir psikopat ki garip ve yoğun bir kokuda bile kendini hatırlatıyor. Çok ağır bir parfüm kokusu duyunca hemen migrenim tutar mesela. Migrenim tutunca ben hayata küserim, yaşamak külfet gibi gelir. Kafamı duvarlara vurasım gelir ama sonra duvarlara acırım, onların ne günahı var diye. Başım ağrırken bile duvar için üzülürüm, üzüldüğüm için daha fazla ağrır.

Teyze;

Mutlaka bir adın olmalı ama adını bilmediğim için sana bundan sonra Halime Teyze diyeceğim. Halime Teyze, neden o kadar çok soğan yedin be teyzem? Soğanı günahım kadar sevmem ama belli ki sen çok seviyorsun, o yüzden saygı duymaya çalışıyorum sana. Olabilir, çok hoşuna gitti ve bayağı bir soğan yedin. Gerçi o kadar soğanı yemene gerek yoktu, onun kokusuyla bile üç gün acıkmazdın Halime Teyze. Midene yazık değil mi teyzeciğim? Haydi, tamam anladım, beni düşünme gibi bir zorunluluğun yoktu. Ben kokma demiyorum zaten sana. Tamam, kok, hobi olarak yine kok ama efendi gibi kok. Bak o zaman gözümde bambaşka bir konumda olurdun. Prensiplerinden ödün vermiyor ve ölçüsünde soğan yiyor diye takdir ederdim seni. Hatta “Aa vücuda çok yararı var, romatizmaya iyi geliyor” falan diye bir şeyler sallayabilirdim sadece sen mutlu ol diye. Ama keşke bu akşam bir tarla soğanı yemeseydin be Halime’m.

Halime Teyze;

Bilmeni isterim ki senin soğanların benim migrenimi harekete geçirdi. En arkada cam da yoktu, açamadım hava sirkülâsyonu olsun diye. Açsaydım da üşüdüm diye kapattırabilirdin değil mi? Gerçi o soğanların verdiği enerjiyle ömrün boyunca soğuk nedir bilmeyeceksin teyze. Soğanlardan bir kalkan yapmışsın teyzeciğim kendine. Soğanlardan oluşturduğun o küçük dünyanda mutlu mesut yaşayacaksın belki teyzeciğim. Ama beni bugün ne hallere düşürdün be güzel teyzem? Bir yudum da olsa beni düşünseydin be! Kimsenin umrunda değilim ama sen önemseseydin beni Halime Teyze!

Seni takdir etmem gereken bir konu da var ama. Açıyı o kadar güzel kapatmıştın ki yanından kalkamadım ben teyze. Hoş kalksam da bir şey fark edeceğini sanmıyorum. Bütün otobüsü büyüledin be teyzem. Sanki Beşiktaş’ta alem yapmış ve evine dönüyordu herkes. Otobüsten inenlerin nasıl yalpalayarak yürüdüğünü fark ettin mi Halime Teyze? Fark ettiysen gözlerini otobüsün içinde gezdirdin mi neden otobüsün içindeki yolcuların hepsi uçup gitmiş gibi duruyor diye teyzem? Komplo teorilerine meraklı milletiz biz, biliyorsun bunu değil mi? Peki otobüsün içindeki muhabbetlere kulak kabarttın mı teyzeciğim? Nükleer saldırıdan kuşkulanıp, otobüsü askerlik şubesinin önüne çekmesi için otobüs şoförünü zorlayan yiğit delikanlılar oldu teyzem. “Biz Osmanlı torunuyuz” diye cep telefonlarından mehter marşları çalındı. Yunanistan’a, ABD’ye, İsrail’e küfürler edildi. Hem midemizi hem terbiyemizi bozdun be teyzem. Psikolojimizi bozdun Halime Teyze!

Halime Teyzeciğim;

Afiyet olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder