31 Aralık 2010 Cuma

Yaş Olmuş Yirmi Dört Ama Hala Bir Çocukluk

Mustafa’yla studyde otururken aklıma nerden geldiği muallâkta olan bir konu açıldı. “23 yaşındayım” şeklinde kurduğum, amaçsız olduğu her halinden belli olan cümleme, Mustafa’nın ben de “22 yaşındayım” diye verdiği cevap tüm zamanımızı ne kadar boş geçirdiğimizin güzel bir kanıtı. Bu muhabbeti “iki gün sonra ben 24 yaşında olacağım, sen de 23 yaşında olacaksın” diye ilkokul 1 seviyesinde sürdürmeme ne demeli? (Yeni yıla girince yaş bir fazla söylenir, yoksa doğum günü beklenir yaşı bir arttırmak için falan, biliyorum bunu) Hadi ben böyle bir gariplik içerisine girdim. Peki Mustafa’nın Tank 90 isimli oyunu oynarken “Evet lan!” diye sanki zibilyonda bir karşılaşılacak bir olaydan bahsediyormuşum gibi heyecanlı heyecanlı beni onaylaması nedir? Tank 90 da adından anlaşılacağı üzere 1990 çıkışlı bir oyun. O zamanlar yaşımız 2 – 3…

3 yaşımın üzerine fazla bir şey koyamadan 24 olmam acınılası bir durum. 24 yaşına gelmiş olmak bir zamanlar asla hayal edemediğim bir şey. 18 yaşına bile gelmek yeterince inanılmaz gelirken 24 yaşında olmayı beynim asla almazdı sanırım. Sonuçta bir 24 sayısından bahsediyoruz. 3’ü 8’le çarpınca falan elde edebiliyorsun 24’ü. Öyle garip bir havası var 24’ün. Ve bu garip hava en sonunda beni de yakaladı. 1987 doğumlu olmanın böyle de kötü tarafları var işte. 2011 yılında 24 yaşında olmak. İnsan daha kafiyeli bir şey beklemiyor değil 2011’den. 21 yaşında olmak falan iyi mesela. Hatta ortadaki sıfırı ve sağdaaaki 1’i silip Devlet Bahçeli kafasıyla çeşitli mistik yorumlar yapmak da mümkün.

İnsan yaşlanmaya başladığının farkına saçındaki ilk beyazı görünce varıyor sanırım. İlk beyaz saçımı görünce “vay be yaşlandık” diye çok sığ bir tepki vermiştim. Daha fantastik tepkiler verince gelecek nesillere aktarılacak bir anın olabilir aslında. Mesela “o beyaz saçı tuttuğum gibi kopardım ve havaya kaldırarak ‘beni yenemeyeceksin’ diye haykırdım, bir daha da hiç beyaz çıkmadı” şeklinde anlatılacak bir anı küçük torunlara hayat dersi vermede kullanılabilir. Böyle bir anım yok ama sol tarafta çıkan ilk beyaz saçımı hala saklarım mesela ben. Hiç kesmem, uzar durur. Torunlarım oluncaya kadar bayağı bir uzamış olur, onu gösteririm ben de. Tabii böyle bir olaya kalkışırsam torunlarımın gözlerinde nasıl bir imajım olur tahmin etmek istemiyorum. Sadece “torunları için hiçbir şey yapmamış dede” olmak istemedim.

Geride kalan 23 yılda ne yaptım diye düşünüp aklıma gelen şeylerin çok da işe yarar şeyler olmaması yukarda 3 yaşımın üzerine fazla bir şey koymamışım yorumuna neden oldu. Lego falan olsa oynarım şu an, Pokemon seyredip charmender olmaya çalışırım. İlkokula başla deseler başlarım, “Birol ablan evi süpürmüş mü?” diye merak edebilirim. 23 senede bir üniversite falan kazanabildim sadece, bir de Anadolu Lisesi kazanmışlığım var. Belki çok fazla kitap okumuş da olabilirim ama hala 3 yaşında yaptığım gibi boyama kitaplarındaki şekilleri, şeklin dışına taşırarak boyarım. 1000’den fazlasını sayamam. “Anneeeeeee” diye ağlarım. 3 yaşındaki kadar da yalnız hissettiğim anlar çoğunluktadır.

Bu gidişle değil 24, 576 bile olsam değişen bir şey olmayacak sanırım. 3 yaşındaki minik Erdem moduna nasıl alıştıysam bırakamayacakmışım gibi geliyor. Şu an Mario oynayıp prensesi kurtarmak isteyişim de bunun göstergesi olabilir. Yazıyı da “oyunlarda prenses oluyor anca ne yaparsın” diye arabesk kokan bir şekilde bitirmek istemiyorum. Mario’yu açmışken hazır, bu şekilde bırakıyım yazımı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder