19 Aralık 2010 Pazar

ee devam et sen

“O diil de” kalıbını çok fazla kullandığımı fark ettim biraz önce. Sanki karşımdakinin konuşmasını beğenmiyor da “bi sus da şunu dinle” havası yaratıyordum. Peki konuya “o diil de” diye girip çok mu önemli şeyler anlatıyorum? Yoo! Hatta çoğu zaman “o diil de” diyip lafın devamını getirmekte zorlandığım bile oluyor. Bazen ne kadar çaresiz kaldığımı anlatabilmek için şu örneği verebilirim:

- - ya işte dedi ki ….

Erdem: o diil de ..

- ee?

Erdem: ee devam et sen..

Tabii ki böyle bir hareket yaptıktan sonra o toplulukta insan herhangi bir önemsenme duygusu hissetmeyi bekleyemiyor. “Durun lan evrenin sırrı bende” de desen yok olmaz artık. Zaten oldum olası bir toplulukta muhabbete katılamama gibi bir sıkıntım olmuştur. Herhangi bir buluşmadan sonra iki gün boyunca boyun ağrısı çekerim, çünkü her söylenene “he he” anlamına gelecek şekilde kafa sallamışımdır.

Yazıyı yazarken de kafa salladığımı fark ettim. Çünkü media player kendisinden bekleneni yapıyor ve şarkı çalıyordu. “Acaba durup dururken de mi kafa sallıyorum?” diye korktum ve şarkıyı durdurup üç dakika kadar bekledim. Kafam sabit durabiliyordu. Mutluluktan şarkıyı devam ettirmek istedim. “Die, Die My Darling” çalıyordu ve ben mutluluktan kafa sallıyordum. Tarifsiz bir korku kapladı içimi. “Öl” diyip neden mutlu oluyordum ben! Nasıl bir bünye olmuştum! Çok korktum, çok! Buna benzer bir korkuyu sanırım beş yaşındayken, balkonda oturan annemin kolunun bir kısmını dışarıda gördüğüm anda yaşamıştım. “Kolun düşecek anne!” diye haykırarak ağlamış bir insanım ben. Böyle de saçmalıklar yapmışımdır.

Saçmalık yapmak bir yere kadar tolere edilebilir bir şey bence. Ama tolerans eşiği nedir işte bunu düzgün ayarlamak lazım. Bu konuda hiçbir zaman başarılı olamadım. Alttan almak bu dünyada yapabildiğim en iyi şey olabilir. (Alttan almadığım olaylar ve kişiler varsa özür dilerim ama varsa da epsilon kadardır herhalde, daha fazla olamaz.) Şimdi biri beni gelip durup dururken öldürse, “aman sıkma canını abicim zaten ölmeyecek miydik?” diyerek cinayetimi bile alttan alabilirim son nefesimde. Böyle garip bir mekanizmam var. Ama de bağlacını ayrı yazmayan insanların bu davranışını alttan alamam. Sırası gelmişken de bağlacına olan kızgınlığımı da belirtmek isterim; obsesif olmamda kendisi başroldedir. Ama yine de kendisine saygıyı eksik etmem, seviyeli bir birlikteliğimiz vardır.

O diil de “A” ne muhteşem bir şarkıdır. Üst paragrafta “seviyeli birliktelik” yazdıktan sonra aklıma bu şarkının gelmesi çok ironik. Birden onu açasım geldi. (açası gelmek?) Açtım. Ondan sonra “Ağla” çaldı. “Çok uzaklardan onun sesini duyarken, sana huzur veren gelir mi seslenirsen? Sen de benim kadar yalnız ve ümitsizsen ağla. .” dedi Deniz abimiz. Sonra “Turn the Page” açtım.

Later in the evenin',

As you lie awake in bed

With the echoes of the amplifiers,

Ringin' in your head

You smoke the day's last cigarette,

Rememberin' what she said

What she said


Şarkı çalıyor. Dur ben onu dinliyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder