21 Ekim 2011 Cuma

"Ben Hasta Olmam Hiç"

“Ben hasta olmam ki abi, ne olucam ya” cümlesini milyonlarca kez kurdum. Bu düşünceye güvenip buz gibi havada tişörtle dolaştım, yağan yağmura hiç aldırmadan avare gibi takıldım sokaklarda. “Manyak mısın sen bu havada böyle çıkılır mı dışarı? Aaa donarak ölecek çocuk!” diyenlere, “Ne var ki bence hava sıcak” gibi ipe sapa gelmez laflar ettim ve bunu çok büyük bir yetenekmiş gibi algıladım. Şimdi defterin başında oturup bu pişmanlık kokan cümleleri yazmamın sebebi de amaçsız bir şekilde ağrıyan bir boğaza ve elinden geldiği ölçüde boğazı yalnız bırakmamaya çalışan bir burna söz geçiremiyor olmam.

Minicik hallerimden beri gayet iyi bakılmış bana. Zavallı bir dananın kemiğinin kaynatılmasıyla elde edilen şeyden yapılan çorbalar, meyvelerden yapılan çeşitli tatlar falan derken tombul bir çocuk olmuşum ve etraftan da duyduğum kadarıyla, bu yediğim şeyler çok dayanıklı bir bünye yaratmış. Bugüne kadar “Ee tabii sağlam vücut”, “Dayanıklısın sen”, “İyi yetiştin iyi, bağışıklık falan iyi yani” cümlelerini o kadar çok duydum ki, “Oğlum; halayı, teyzeyi bırak, beş kat yukarıda oturan komşu bile bunu söylüyorsa, ben ömrüm boyunca hasta olmam herhalde” şeklinde bir inanç tarzı geliştirdim.

Tabii çocukluk aklıyla uydurduğun bu tarz şeylere sımsıkı bağlandığın olabiliyor. Zaten mülayim bir insan olduğum için giymem söylenen kıyafetlere “Ya banönö annö yaa giymem ben bunu” diye tepkiler vermiyordum ve mayıs ayında bile atkıyla, montla okula gittiğimi bilirim. Böyle sımsıkı giyinince, zaten anca elektron mikroskobuyla görebileceğin bir mikropla bile temasın olmuyor ve hasta olsam diye uğraşsan bile olamıyorsun. Sonra da “Hasta olmam ben hehe” diye dolaşıyorsun ortalıkta çok iddialı bir şekilde.

Ama zaman ilerliyor, vücutta deformasyonlar başlıyor ve çok sağlıklı olduğunu iddia eden çocuğun yerine “Üşüyorum şu an, hastalık beni bekler, şu an hasta oldum, off ölüyorum, kurtarın beni” diyen bir insan çıkıyor ortaya. Zamanında çok güzel kandırıldığın ve bu yüzden çok iddialı konuştuğun için de “Yok ki benim bir şeyim, her geçen gün sağlık doluyorum, Allah Allah ne ilginç değil mi?” gibi garip tepkiler vermeye kalkıyorsun. Sonra kimsenin olmadığı bir yere gidip deli gibi öksürüyorsun “Allah’ım nolur öksürdüğümü kimse duymasın” duaları eşliğinde. Bir de duyulan ilk öksürük sesi aslında bir annenin zafer çığlığı demek. Çünkü anneler, çocukları “öhö” yaptığı anda, “Ee ben dedim sana incecik giyinip çıkma dışarı diye, kafanı ıslatıp dışarı çıkıyorsun, tabii hasta olursun, şimdi öksür dur bakalım” diyerek haklı çıkmanın gururunu yaşıyorlar. Daha yaşın küçükse de bu tepkiler “Şimdi doktora gidelim, ye bi tane iğne de aklın başına gelsin” boyutuna ulaşabiliyor.

Bir de hasta olduğumda doktora gitme gibi bir alışkanlığım yok benim. “Geçer yaa” diyen insanlar grubuna aidim ben. Artık bir yerden sonra dayanamayacağım bir noktaya gelirsem “Eh gidelim bakalım bi doktora, ‘üşütmüşsün’ diyecek işte yani, hep aynı şeyler” diye cahil cahil konuşarak düşüyorum doktor yollarına. Ne zaman böyle düşünüp doktora gitsem, beni yanıltmadılar ve basit bir “Soğuk algınlığı” teşhisiyle yollandım eve. Doktor da arkamdan “Burnu akıyor diye buraya gelmiş, te allam” falan demişse de çok gücenirim mesela. O kadar doktora gitmişsin, ne bileyim, bir zatürre, bir bronşit falan bekliyor insan. (Hayattan beklentilerimi hep yüksek tutmaya çalışırım çünkü ben)

Hastalığın fiziksel etkileri dışında psikolojik etkileri de oluyor ya, o yüzden iki gündür “Off çok yalnızım ya yanımda bana destek olacak kimse yok, bi çorba istiyorum be sıcak bi çay sadece” düşünceleriyle dolaşıyorum ortada. Bir de gözler yaşarıyor hastalıktan dolayı ama sanki psikolojim etkilendi de ondan ağlıyormuşum gibi moda giriyorum. Ama “Allah’ım tek başıma düşüp öleceğim yollarda” diyecek kadar mızmız olma durumuna da gelmem herhalde.

Gerçi bugün hem derste hem de Güney Kampüs’e inerken, kendi kendime “Galiba ölüyorum, boğazım ağrıyor, öksürmem gerekiyor, gözlerim falan yaşarıyor” diye diye pis bir psikolojiye girdim ve “Mızmız mı oluyorum ya?” diye korktum. Meydana inip manzaraya gitmek için köşeyi döndüm, birkaç adım attım ve bir umut arkama bakıp da kimseyi göremeyince “Ben hasta olmazdım ya hiç ama şimdi hasta olmakla beraber, yaşlı ve yalnız da bir insanım” düşünceleriyle döküldü sözler ağzımdan:

don't leave me here to cast through time

without a map or road sign

don't leave me here my guiding light cause i,

i wouldn't know where to begin

i asked the kings of medicine

but it seems they've lost their power

all i'm left with is the hours

http://www.youtube.com/watch?v=rTL45SZKiKU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder