4 Haziran 2011 Cumartesi

Aşkım, Beni Seviyor Musun?

Süper yoğun geçen bir günün sonunda zar zor bindiğim metrobüsten inip beni eve götürecek olan otobüse atıyorum kendimi. Otobüste oturacak yer bulduğum için kendimi bir anda dünyanın en mutlu insanı gibi hissetmeye başlıyor ve etrafa gülümseyen gözlerle bakıp “ hohoytt ehe ehe” gibi tepkiler veriyorum. Fakat biraz zaman geçtikten sonra “biraz yaşıma uygun davranmalıyım” diye düşünerek garip tepkiler vermeyi bırakıp, etrafa olgunmuşumcasına tavırlarla bakmaya başlıyorum. Gözlerimi olgun bakma moduna getirdikten sonra ön kapıdan binen bir çift dikkatimi çekiyor ve bu çift, otobüste başka yer yokmuş gibi gelip benim tepeme dikiliyorlar. Kızın ilk cümlesi şu oluyor: Aşkııaaamm senin için benimle geçirdiğin bir an, bir ömre bedel mi?

Bu cümleyi duyduktan sonra bir insanın böyle bir cümle kurması için ne içmiş olabileceğini düşünmeye başlıyorum önce. Sağlam bir kafanın bu tarz sorular üretebileceğini sanmıyorum. Maksimum derecede sevgi açlığı çeken bir insan bile bu kadar zorlama bir soru sorabilir mi bilmiyorum. Kendisine sorulan soruya “Hee?” diye tepki veren erkeğin, sorunun saçmalığıyla dalga geçeceğini düşünüyorum. Fakat kız, soruyu tekrar sorunca (hadi bir kere bir saçmalık yaptın, bunu ikinci kez yapmanın anlamı yok bence) erkek şu cevabı veriyor: Tabii ki aşkım…

Bunu duyunca “Heh tamam” diyorum, “bulmuşsunuz birbirinizi!” “Çiftler çok uyumlu olmalılar, yoksa ilişki sağlıklı yürümez” bıdı bıdısı var ama uyumlu olacağız diye de bazı şeylerin cılkını çıkarmamak gerekiyor sanırım. Yani şimdi diyelim ki ben, beynimi kaybettim ve hayatımdaki insana “senin için benimle geçirdiğin bir an, bir ömre bedel mi?” diye bir soru sordum. (Düşünün yani o derece salaklaştım) Ve sevgilim de bana “eveett hayatıııaaamm” dedi. Ben de bu cevapla birlikte çok mutlu oldum, “heyyoo ne kadar mutluyuz, çok uyumluyuz” diye cümleler kurdum. Ve sonra da normal bir insanmışım gibi hayatıma devam ettim, utanmadan nefes alıp verdim falan… Neresinden bakılırsa bakılsın çok gereksiz davranışlar olurdu bence bunlar.

Otobüs ilerledikçe çiftimizin yaptığı muhabbet iyice derinlere inmeye başladı. Önce çocuğun okumak için Kıbrıs’a gittiği anlaşıldı. Çocuğun orada kaldığı beş sene boyunca burada kalan hanım kızımızın her gece ağladığı ortaya çıktı. Erkek altta kalmadı, “ben de ağladım” dedi. Kız da bunun üzerine çirkefleşerek “madem öyle gitmeseydin oraya, İstanbul’da özel üniversite mi yok?” diye bir soru sordu ve kendi sorduğu soruya “Yeditepe vaaaar” diye kendisi bir cevap verdi, devamını getiremedi. Erkek konuyu değiştirmek için mobilya mağazalarını göstererek “hadi koltuk takımı beğenelim” diye bir cümle kurdu ve işin rengi burada değişti. Demek bu iki ulu insan, birlikte bir yuva kuracak ve dünyaya olağanüstü zekaya sahip mini mini yavrular getireceklerdi. Bu haberi alınca ne kadar mutlu olduğumu anlatmama gerek yok sanırım sevgili dostlarım! Bir anda kendilerine duyduğum saygı iki katına çıktı. Bir ara üç katın bile çıktığı oldu.

Mobilya mağazalarına bakarak, çeşitli modelleri beğendikten sonra çiftimiz, artık televizyon konusunda bir karar vermeleri gerektiğini düşündüler. (Bu cümlenin “Yemekteyiz” programındaki amcanın ses tonuyla okunması, olayı daha anlamlı bir hale getiriyor) 3D televizyon almaya karar veren erkek, bu fikrini kıza söyledikten sonra, “3G televizyonların başka ne özellikleri var ki?” gibi bir soruyla karşılaştı. Teknoloji ve aşk, kızın başını döndürmüştü sanırım. 3G’li televizyon alarak bambaşka bir evrene adım atmak istiyordu ki; sevgilisi, onu, “3D o, 3D” diye pek de hoş olmayan bir şekilde uyardı. Kız da yaptığı hatayı “off bebeğiiimm yaa ne biliyim karışıyoooo” diyerek telafi etmeye çalıştı. Birbirlerine mutlu mutlu gülümsediler. Bu mutluluk sonucunda Bim'e gidip içecek almaya karar verdiler. (3D televizyon alacağını söyleyen bir insanın içecek almak için Bim'i tercih etmesi de ironik geldi)

Artık eve yaklaşmıştım. Otobüsten inmek için ayağa kalktım, düğmeye bastım. Bu sırada koltuk takımlarının nasıl olması gerektiğine karar veren çiftimizin önünde küçük bir sorun vardı. Kızın aldığı kuş tüyünden oluşan şeyi (ne olduğu belli değildi ama, “şey”di onun adı) nereye koyacaklarını düşündüler. Az kalsın işin içinden çıkamıyorlardı fakat ultra zeki kızımız buna da bir çözüm buldu. Ben otobüsten inerken, kızımızın ağzından şu cümleler dökülüyordu: Hani giyim kabini alacağız ya o köşeye, onun üstüne koyacağım o kuş tüy şeyi, konsept yapacağım…”

Otobüsten indim, telefonun “mesaj yaz” bölümüne geldim, “aşkııım beni seviyor musun?” yazıp, mesajı kendime gönderdim. Cevap gelmeyince de “hayatıma uygun konsept yapabilecek miyim acaba lan ben?” diye düşündüm. Buna da cevap gelmedi…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder