4 Haziran 2011 Cumartesi

Oturtmayın Beni En Öne Yaa!

Kafamı sınav kağıdından kaldırıp önümde beliren hocaya bakıyorum. “Nasıl gidiyor?” diye soruyor. Sınavda en önde oturmanın bu tarz sıkıntıları var ve solak olduğum için her sınavda en önde oturuyorum ne yazık ki.

Sınavın yapılacağı sınıfa girdiğimde solak öğrenciler için sınıfın en önünde yer ayrıldığını gördüm ve bu durum her zamanki gibi canımı sıktı. Toplumda solakların sayısı az olduğu için en önde oturtulacak kadar saygıyı hak ettiğimizi de düşünmüyorum. Ama yazı yazmak için sağ elini kullanan insanlar için hazırlanmış sıralara oturunca ve doğru düzgün yazı yazayım diye eğilip bükülünce de bel ağrısından duramadığımı bildiğim için paşa paşa gidip en öne oturuyorum.

En öne oturmaktan nefret ediyorum hem derslerde hem de sınavlarda. Hadi derslerde en önde oturunca sadece “off ineğe bak!” damgası yemekle kurtulabilirsiniz ki benim de bu tarz yorumlarda bulunmuşluğum vardır. Ama sınavda en öne oturtulmak modern bir işkence metodu gibi geliyor bana. Bir kere sınav süresince yani en az bir saat boyunca masasında oturan hocanın gözü sizde oluyor. Öğretmenlik yaptığım için de bu konuda az çok deneyimim var denebilir. Yani ister istemez en öndeki öğrencinin önündeki soruya nasıl yaklaştığını ve hangi işlemleri yaptığını o an için dizginlenemez bir merakla izliyorsunuz ve yapmış olduğu bir hatada “puhaha yok artık, salaklıkta zirve” şeklinde yorumlarda bulunabiliyorsunuz. Öğrenci yanlış şıkkı işaretlediğinde de “cık cık cık” şeklinde istemsizce tepkiler verilebiliyor. Önünüzdeki öğrenci de işgüzar bir tipse bu tepkiden yanlış giden bir şeyler olduğunu fark edip işaretlediği şıkkı silerek, doğru yanıtı bulana kadar sizin “cık cık cık” tepkilerinizin bitmesini bekliyor. Bayağı bir öğrenci oldu bu şekilde saçma tepkiler vererek doğru yanıtı bulmalarını sağladığım.

Tüm öğrencilik hayatım boyunca girdiğim sınavlarda bana yardımcı olmaya çalışan sadece bir öğretmenim olmuştu. (O sınavda da en önde oturuyordum) Yedinci sınavda girdiğim bir Turizm dersi sınavında yanlış yaptığım birinci soruyu bana gösteren öğretmen sayesinde “demek ki burada yanlış giden bir şeyler var” diye beyni alınmış herhangi bir insanın bile yapabileceği bir yorum yapmıştım. Beş-altı kez aynı soruyu ısrarla bana gösteren hoca da ne kadar idiot olduğumu fark etmiş ve en sonunda pes etmişti. Tabii ki yanlış cevapla teslim ettim kağıdı ve sınavdan çıkınca da “hakkımla alırım oğlum ben notumu” diye karakter sahibi bir insan gibi yorumlar yapmıştım. Yok be, yapmamıştım, kitabı açıp “aa valla yanlış yapmışım” diye kısa bir süre üzülmüş ve sonra da “aman pansiyon falan hiç işim olmaz” diye bir yorum yapıp bahçeye top oynamaya çıkmıştım. Sığ bir insan olduğum o zamanlardan belliymiş. (Turizm diye saçma salak bir ders alıp otel, motel nedir ezberlediğimiz gerçeğiyle burada yüzleşmek istemiyorum)

Tabii zaman ilerledikçe sınavlarda yaptığım yanlışlar pansiyonun tanımını yanlış yazacak kadar basit olmadı. Üniversitede önünüze konan kağıtta çok daha fantastik işler yapmaya kalkıyorsunuz ve sınavlarda en öne oturtulduğum için kim bilir kaç tane hoca benim kağıdıma bakıp “salak ya bu çocuk” diye yorum yaptı.

Zaten hocanın bana sorduğu “Nasıl gidiyor? sorusuna da “Ee yani işte” diye gayet seviyesiz bir cevap verdim çünkü o soruya gayet güzel bir cevap verecek kadar parlak bir kağıt yoktu önümde. Sınavdan çıkınca da “Adımı yazdım mı lan ben sınav kağıdına?” diye düşünmeye başladım ve cevabı hala bulamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder