24 Ağustos 2011 Çarşamba

Bekleme Modu

-Açık mı bilgisayar? Açayım mı? Açtım. Açılıyor.

Erdem: Açıktı ama…

- Yok. Kapalıymış. Açık da olsa sonuçta belli bir zaman geçince kapanıyor. Bekleme modu diye bir şey var. O devreye giriyor, bilgisayarı kapatıyor. Ondan kapalı duruyordu yani.

Erdem: Hımm…

İç ses: Hadi ya!

İnsanımız bildiğini düşündüğü konular üzerine sonu gelmez açıklamalar yapmakta uzman. Bir de bu konu teknoloji üzerine olunca, bahsedilen teknolojik aletin tüm prosesini anlatmak sanırım süper bir haz veriyor insanlara. “İşte bak asansörün burada düğmesi var, basınca hava üflüyo, fan bu fan, hava sıcaksa, basıyosun düğmeye, üflüyo, fan işte bu” diye bir cümle duyduğumda hafif hafif düşünmeye başlamıştım bu konu üzerinde ve bugün bu diyalogu yaşayınca emin oldum artık, bir insanın sahip olduğu tüm teknolojik bilgiyi tüm detaylarıyla tüm insanlara sunmak istemesi durumundan.

Benim teknolojiyle tanışmam ne zaman ve nasıl oldu, tam olarak hatırlamıyorum. Ama 1987 doğumlu bir insanın, insan gibi bir teknolojiyle karşılaşması biraz zaman almıştır diye düşünüyorum. O zamanlar televizyonun üzerindeki bir düğmeye basıp da kanalı değiştirince bile, insanlar inanılmaz bir iş başarmış gibi gurur dolu bakışlarla etrafı süzüyordu. Yani aslında, ben yapıyordum bunu. Birkaç tane yaşıtımı da “Bakın şimdi çok ilginç bi şey yapıcam” diyerek kandırmaya çalışmışlığım, fakat kimseyi kandıramayınca da sanki çok biliyormuş gibi bu işlemin nasıl olduğunu anlatmaya çalışmıştım. (“Burda bi düğme var, oraya basınca değişiyo kanal” şeklinde bir açıklamam vardı) Umarım teknolojiyle ilk tanışmam böyle idiotça bir şey sayesinde olmamıştır.

İşte ilkokula başladık falan, o zamanlar da saçma sapan bir müziğin öğretmeni harekete geçirerek sınıftan dışarı çıkarması çok garip gelmişti bana. Bunun nasıl gerçekleştiğini idrak edebilmek için uzun süre düşünmüş, derste bizden sıkılan öğretmenin garip bir mekanizmayı harekete geçirdiğini ve böylece kendini dışarı attığını sanmış, fakat yine bildiği teknolojiyi herkese anlatmaya hevesli bir arkadaş tarafından sınıfın tüm bahçeye hakim olan bir penceresinin yanına çağrılmış ve minik bir elin gösterdiği hoparlör gibimsi şeyi görüp sesin ondan geldiğini anlamıştım. (“Sonra bu arkadaş Microsoft’a kabul edildi” diye devam etmek isterdim hikayeye ama bu şekilde fantastik hikayelerim yok.)

Aslında teknolojiyle süper bir aram yok benim. Mesela arabanın sadece direksiyonunu bilirim, bir de kapısını açıp kapatabilirim. Herhangi bir bilgisayarın bir yerine bir şey olduğunda da “RAM’inden işte hep, o yapıyo bunu” şeklinde bir hipotezle gelirim. Gün içinde kullandığım teknolojiler de otobüste akbil basmak ve Facebook’a girmekle sınırlı. Bir de kendimi geliştirip 9 SMS’lik karakteri bir kerede göndermişliğim var. Yani teknolojik bir prosesi anlatmak için belki benden daha uygun bir aday yoktur ama hep bildiğim yerlerden karşıma çıkar anlatılan şeyler. Bir gün de birisi beni karşısına alıp şöyle dünyamı değiştirecek gelişmelerden bahsetmez ki! Varsa yoksa fan, varsa yoksa bilmem ne güç modu! Off ooff!

İrem yanıma geliyor, “bilgisayarı kapatma demiştim, niye kapattın?” diye soruyor. “Kapalı değil o, bekleme moduna alıy….” diye başlıyorum, duruyorum, “Açık o bilgisayar” diye kısa bir açıklama yapıyorum. Sonra İrem’e dönüp beni yalnız bırakmasını istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder