14 Ağustos 2011 Pazar

Niyazi; Beni Niye Arıyorsun Ki!

“Şu telefonuna bak” bu hayatta en fazla duyduğum cümlelerden biri. Bu konuda bir istatistik çalışması yapsam, bu cümle, bugüne kadar duyduğum “Erdem” kelimesi ile kapışır; hatta bu çetin(!) mücadeleden galip ayrılma ihtimali gayet yüksektir. Cep telefonu hayatımıza o kadar çok girmiş durumda ki “telefonuna bak” diyenlerin aslında benim değil telefonumun başına bir şey gelip gelmediğini merak ettiklerini düşünüyorum.

Bazı dönemlerde telefonun elimden düşmediği oldu tabii ki. Sevgiliden gelen herhangi bir mesaja belli bir süre içersinde cevap vermeyince “nerdesin sen?” ile başlayan, “heeey” ve “cevap verir misin lütfen?” ile devam eden, “hişt sana diyorum” ile çirkinleşen ve “tamam, ayrılıyoruz!” ile sonlanan pis bir sürece girmek mümkün. Girilen bu süreçten çıkmak zaman zaman kolay olmamakta, çünkü mesajına üç dakika içinde cevap verilmeyen bir sevgili Hulk boyutuna ulaşabiliyor. (Hulk boyutuna ulaşan bir sevgili, o süreç içersinde, mesela gerçekten uyuduğunuz için gelen mesaja cevap veremeseniz bile, bu özrü kabul etmeyecek kadar anlayıştan bihaber olur) Neyse ki 3G geldi de mesaja saniyesinde cevap vermeyen ve suçlu olduğu iddia edilen sevgili uyuduğunu ispat etmek için dağılan yatağı gösterebilir. Fakat sevgili hala inanmıyorsa en az onun kadar çirkinleşip “al işte ya daha çapaklarım bile duruyo” şeklinde iğrenç bir cevap verilerek ortam tamamen laçka bir hale getirilebilir.

Fakat bazen de hayatımda cep diye bir şey olduğunu unutuyorum. Cuma günü okuldan eve gelip telefonu, anca pazartesi günü erken kalkmam gerektiğini fark ederek iki gün sonra çantamdan çıkardığım da oldu ki bu durum da böyle dönemlerde nasıl bir asosyal olduğumu gayet güzel bir şekilde gözler önüne seriyor. (Telefonu elinde tuttuğun süre sosyal olmanla paralellik gösterir) Gerçi bana ulaşma konusunda gayet yüksek ortalama tutturan arkadaşlarım var. (Bkz. Ece) Ama beni kırk yedi kez arayıp da ulaşamayan arkadaşlarım da var. (Bkz. Melih) Bir de az önce şunu fark ettim; beni ne zaman bilmediğim bir numara arasa görmüyorum. Sanki arandığımı gördükten sonra “bu kim lan acaba?” diye merak etmekten inanılmaz bir haz duyuyorum. Ama bir kere de numarayı bilmediğim halde aradığım insanların hiçbiri tanıdık ya da benim olmasını umduğum kişiler olmadı. Böyle de kötü istatistiklerim var. Hele geçen gün ben telefonu açınca, daha "efendim" dememe bile fırsat vermeden "benim eşim yirmi gün önce iş kazası geçirdi, şu an hastanede, hastane bize SSK'ya gidin diyor, ne yapalım biz şimdi?" diye soran teyze (abla da olabilir ama çok da gerekli bir bilgi değil sanırım bu) bu konudaki ortalamamın dibe vurmasına neden oldu.

Bu yazıyı yazmak da telefonumda bilmediğim bir numaranın beni aradığını görünce aklıma geldi. Tabii ki o numara bana ulaşamadı, arandığımı görünce “aha valla aradı” diye havalara zıpladım, beni arayan bu numarayı vakit geçirmeden aradım, karşıma “Niyazi” diye birisi çıktı, “yanlış olmuş” dedi. “Ne umutlandırıyosun lan!” diyemedim. “Olsun” diye garip bir cevap verdim. Telefonu kapatınca da “olsun ne demek lan!” diye kendime kızdım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder