22 Ağustos 2011 Pazartesi

Kahraman

Can sıkıntısıyla oturduğum bilgisayarın başında “Neler yapsam ki acaba?” diye düşünüyorum. Can sıkıntısını geçirebilecek bir kahramana ihtiyacım var. Aklıma gelen en parlak fikir “Başlat” menüsünden oyunları tıklamak ve oradan da “Solitaire” seçeneğini seçmek. Bazı insanlar bilgisayarın sadece açma-kapama tuşunu ve bir de bu oyunu biliyorlar. Gerçi bilgisayarın diğer fonksiyonlarının farkında olan insanların da vazgeçemediği bir oyun tipi bu. “Bak lan bak şimdi fal bakıcam” lafını birçok kez duydum bu oyun için. Bilgisayar başında gayet ciddi bir surat ifadesi ile oturan 60 yaş üstü bir amca ya da teyze görürseniz, bilin ki 90% ihtimalle bu oyunu oynuyordur. Ben de “Madem bu kadar çok insanı kendine bağlayabiliyor bu oyun, belki beni de mutlu edebilir, açılan falıma bakarak çok güzel gelecek hayalleri kurabilirim” düşüncesiyle oyuna başlıyorum.

Ama işler umduğum gibi gitmiyor. Açılan zibilyon tane kağıdın içinde bir tane bile as yok. Bu durumun farkına varan ve benden olduğuna bir türlü inanmak istemediğim bir parçam “Hayatında bir as var mı ki sanki senin?” diye iğrenç bir cümle kuruyor. Bazı gerçeklerle yüzleşmek istemediğim için hayatımdan çıkarıyorum bu parçayı. “Rock metal dinleyen adamım ben, ne bu böyle Cengiz Kurtoğlu havaları!” diye söyleniyorum. Can sıkıntım daha çok artıyor.

Ne varsa internette vardır, diyerek Solitaire denen ucubeyi kapatıp Google Chrome kısayoluna tıklıyorum. Karşımda sık kullanılanlar diye bir kenara ayırdığım birkaç tane site seçeneği var. 16 sitenin 4 tanesi okulla alakalı. Yani hiç işim olmayacak onlarla. Yani işim olur ama can sıkıntım daha da çok artabilir. Okulun sitesindeki mutlu öğrenci pozları hiç memnun edemez beni şu anda. “Ehe ehe ne güzel okuyoruz” modunda çimlerde takılan birkaç tane sözel öğrencisi ya da elindeki büret gibi olan şeye ilginç gözlerle bakan gözlüklü sayısalcıya minnet edecek değilim. “Herkes çalışıyor, ben evde Solitaire falan oynuyorum” diye düşünecek duruma gelmek istemiyorum. Facebook’ta da herhangi bir mesaj ya da notification yoktur zaten, diyerek zamanında hangi amaçla sık kullanılanlara eklediğimi şu an bir türlü idrak edemediğim bir siteye tıklıyorum. Karşımda açılan sayfada “Zonguldak Belediyesi” yazıyor.

Süper bir mutluluk yayılıyor vücuduma Zonguldak’la ilgili haberleri görünce. Gerçekten şu an bilmek istediğim şeyler bunlar. Belediye çalışanlarının asfalt çalışmalarını yerinde incelemesi, zabıtaların kasap ziyaretleri yapması, belediyenin caddeleri temizlemesi hayatıma anlam katacak şeylerden yalnızca birkaçı. Geçen sene Zonguldak’a kongreye gittim diye şehri bu kadar fazla sahiplenmem inanılmaz bir gurur veriyor bana. Artık sadece canım sıkıldığında değil, tüm zamanlarımda Zonguldak’ın sorunlarıyla ilgilenmeyi kendime görev belliyorum.

Uzaklarda da olsan artık benim en değer verdiğim şeylerden birisin Zonguldak Belediyesi diye bir karar almaya hazırlanırken telefona gelen bir mesaj Zonguldak’ın hayatımdaki önemini kaybetmesine yol açıyor. Can sıkıntım geçti Zonguldak, diyorum. Kahramanlık rolünü kaybettin, başka sefere belki, diye ekliyorum. Off Zonguldak'la ne işim olabilir ki benim diye söyleniyorum sonra.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder