14 Ağustos 2011 Pazar

Geri Gidemeyen Teyze Üzerinden Yalnızlık Notları


Otobüse binip karşıma oturduğundan beri beni süzüyor bir teyze. Yaptığınız her hareketin bir teyze tarafından incelenmesi insanda gayet kötü bir hissiyat yaratıyor ve kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. “Ulan oturuşumda mı bi yanlışlık var? Müziğin sesi mi çok açıktır nedir?” gibi sorularıma cevap ararken teyzenin bana bakarak ağzını oynattığını görüyorum. Teyzenin ne dediğini anlamak için kulaklığı kulağımdan çıkarırken şarkı “But with you i start to feel a sort of temporary peace”* diyor. Çok ironik anlar yaşıyorum. Teyzenin dediği şeyi anlamadığımı ifade edebilmek için ona doğru bakarak suratımı buruşturuyorum. Garip bir refleks sanırım bu. İnsanlar ilk seferinde duymadıkları ve aslında duymak istedikleri sözleri anlayabilmek için kafalarını öne doğru eğip gözlerini kısıyorlar. Bu gerekliliği yerine getirdikten sonra teyzenin dediği cümleye odaklanabiliyorum: Çocuğum ben geri gidemiyorum, yer değiştirelim.

Yaşça büyük insanlar sizden bir şey rica ettiklerinde düşünmek için çok kısa bir zaman dilimine sahip oluyorsunuz. Böyle bir isteği benim yaş grubumdan biri yapsa gayet sarkastik cevaplar vermek için geniş geniş düşünmeye başlamış olabilirdim ama bir teyze ya da amcanın isteği vücudunuzda sonunda “Tabii ki” diye bir cevap verecek şekilde bir dizi anlık reaksiyona sebep oluyor. İsteğini belirten teyze, ben daha cevabımın “Tab…” kısmındayken ayaklanıyor ve gayet hızlı giden bir otobüste üzerime doğru gelmeye başlıyor. Zaten otobüslerdeki karşılıklı koltukların arasındaki mesafe yaklaşık olarak 50 cm falan olduğu için aniden hareketlenmem lazım, yoksa teyzeyle hoş olmayan saniyeler geçirebilirim. “Kaç kaç kaç kaç” iç sesi eşliğinde hayatımdaki en hızlı kalkışı yapıyor ve teyzenin eski yerine oturuyorum. O an “Otobüste geri gitmek” isimli garip bir eylemi gerçekleştirmeye başladığım için keyfime diyecek yok.

“Madem bu kadar keyifliyim, o halde niçin az önce kulağımdan çıkardığım kulaklığı eski yerine takarak neşeme neşe katmıyorum ki?” diye düşünüyorum. (Kendi kendime konuştuğum anlarda çok mesafeli olabiliyorum kendime karşı. Yani kendime bile yüz vermem bazen.) Fakat mp3 playerda çalan şarkı o kadar keyifli değil ve belki de bu şarkının etkisiyle otobüste geri gitmekten (Geri gitmek de neyse) aslında benim de hoşlanmadığımı fark ediyorum. Geri gitmeme sebep olan teyze ise halinden gayet memnun gözüküyor. Teyzenin neşeli neşeli etrafına bakınması, arada durup duruken gülümsemesi falan (Neyse ki dışarıya bakıp gülümsüyordu, bana gülümseseydi çok çok kötü hissederdim kendimi) iyice sinirlerimi bozuyor.

Eğer yanımda muhabbet ettiğim bir kişi olsaydı teyze büyük ihtimalle beni yanımdakinden ayırmayacaktı. İşte yalnız olmak bu tarz sıkıntılar çıkartabiliyor. İnsanın yalnız kalmak istediği dakikalar olabiliyor, hele son zamanlarda bu durumdan hoşnut olduğumu da fark ediyorum fakat bazen “Bak birisi olsaydı yanımda ne güzel olurdu şimdi” dediğim zamanlar da yok değil. Hele böyle sayıkladığım bir anda otobüse binmem gerekirse akbilimi sanki yanımda bir kişi daha varmış da ben onun yerine de basıyormuşum gibi iki kere arka arkaya basmak gibi ilginç fikirler geliyor aklıma. Ya da bana yer tutan birisi olmuyor, kendi koltuğum için kendi kendime mücadele vermek zorunda kalıyorum ve bu durumdan da sıkılıyorum sık sık. Ama henüz otobüste yanımda oturan tanımadığım bir insanın kulağına kulaklığımın tekini sokmaya çalışmadım “Bak ne güzel şarkı, beraber dinleyelim” diyerek.

Kulağımda şarkı çalarken ve ben garip garip bunları düşünürken; karşımdaki mutlu teyze, çantasından telefonunu çıkarıyor ve yakın gözlüğünü takıp sakin sakin tuşlara basarak mesaj yazmaya koyuluyor. Garip bir refleksle ben de telefonumu alıyorum elime. Telefonun ekranında sadece Vodafone yazıyor, şarkı “How could I live on not hoping we will meet…”** diyor.

* Fakat seninle hissetmeye başlıyorum oldukça geçici bir huzuru...
** Buluşacağımızı umut etmeden nasıl yaşamaya devam edebilirim?


http://fizy.com/s/1jhiq8
http://fizy.com/#s/1lsddg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder