14 Ağustos 2011 Pazar

Solomon'a Mektup

Sevgili Solomon;

Güzel bir Eylül gününde çıkmıştın karşıma. Sene 2007 idi. Gördüğüm gibi içim ısınmıştı sana. Sert kapaklıydın, üzerinde kabartmalar vardı. Kitapevinin raflarında diğer kitaplardan çok daha farklı duruyordun. Hiç düşünmeden aldım seni. Birlikte çok güzel zamanlar geçirecektik ve kitaplığımda tüm haşmetinle duracaktın, tıpkı aşağıda durduğun gibi:






Tabii ki ilişkimizin sağlıklı yürüyebilmesi için birbirimizi tanıma sürecini başarılı bir şekilde tamamlamamız gerekiyordu. Her ilişki başlarda sıkıntı yaşar ama önemli olan bu sıkıntıları atlatabilmek için her iki tarafın da elinden geleni yapması gerekir. Açıkçası bu süreç içersinde kitaplığımda durmaktan başka bir şey yapmadın. Bu ilişkinin bir yerlere gelmesi için hep benim çaba göstermemi bekledin. Ama sevmiştim seni, sorun değildi bu durum benim için. Birlikte çok güzel zamanlar geçireceksek ben elimden geleni yapmaya hazırdım; sen yeter ki mutlu olmalıydın!

Zaman ilerledikçe birbirimize alıştık, güzel zamanlar geçirmeye başladık. Artık bu dünyaya aşkımızın hükmedeceğini düşünüyor, tüm zorlukları el ele vererek atlatacağımıza inanıyor ve etrafa mutluluk saçıyorduk. Kitaplığımdan çıkmayı kabul edip benimle birlikte hoş zamanlar geçirmeyi kabul ettiğin an hayatımın en mutlu zamanlarından birini yaşamıştım. Bak nasıl da belli oluyor çektirdiğimiz fotoğraftan mutluluğumuz: (Mustafa’ya bakma o fotoğrafta; kolu sıkışmıştı, ondan suratı bir garip duruyor. Zaten önemli olan bizdik değil mi?)






Her şeyin çok güzel gittiği zamanlarda aramıza bir midterm girdi. Bu zorluğu atlatabilmek için çok fazla çaba harcamıştık ama sonuç istediğimiz gibi olmamıştı. Midterm sonuçlanınca, beni ilişkiye sahip çıkmamakla suçlamış, böyle giderse ayrılığın kaçınılmaz olduğunu söylemiştin, canımı acıtarak. Yaptığım hatayı gerçekten affetmeni o kadar çok istemiştim ki o zamanlar… Affettiğini söylesen de bana karşı bakışlarında bir soğukluk hissetmek çok zor değildi. Aramızdaki bütün büyü bozulmuştu sanki. Sen kendi kabuğuna çekildin, kitaplıktan hiç çıkmak istemedin. Artık ilişkimizde soğuk rüzgârlar esiyordu. Her şeyi düzeltebilmek için çok fazla çaba sarf etsem de aramız hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Ben konuşurken dışarıyı seyrediyordun, sorduğum soruları “hee hee” diyerek geçiştiriyordun. Zor zamanlardan geçtiğini düşündüğüm için üstüne gelmek istemedim. Benim için önemliydin ve senin üzülmeni asla istemezdim…

Fakat zaman geçtikçe düzelir diye umut ettiğim şeyler daha da kötü bir hal almaya başladı. Midtermler arttı, Chem 201, 202 derken bir de 363 çıktı. Abidik gubidik şekillerle karşıma çıkmaya başladın. Alken dedin, sesim çıkmadı; aldehite, ketona “eyvallah” dedim; aminlerinle uğraştım; α-hidrojenlerine göğüs gerdim; β-dicarbonyl compoundlarına, enolate anionlarına katlandım. Ben sustukça, sen üstüme gelmeye başladın. Ama bir zaman sonra fark ettim ki seninle birlikte olduğum anların bana verdiği huzur, yerini sinirlilik haline bırakmıştı. Birbirimizi kırmaktan hiç çekinmiyorduk artık. Ben senin kapağını kapatıp, arkamı dönüp gidebiliyordum. Sen odamın içinde kaybolup günler boyunca ortaya çıkmıyordun. Aramızı düzeltmek için ve ilişkimize renk katsın diye evliliği kötü giden çiftlerin çocuk sahibi olmasına benzer bir kararla sana solution manual da aldım ama yine düzelemedik bir türlü. Bu ilişkinin artık ikimize de zarar verdiğini anlamamak imkânsızdı.

Ve zamanı geldi. Geceler boyunca düşündüm; bazen her şey çok kolay göründü gözüme, bazen işin içinden çıkamadım. Bazen birbirimizi deli gibi sevdiğimizi düşündüm, bazen “acaba her şey platonik miydi?” diye korktum. Ama kimin platonik olduğuna karar veremedim. “Ulan ben miydim acaba platonik bir şekilde aşık olan?” diye hayıflanıp durdum. (Platonik olmak işime gelmedi)

Gidiyorum artık Solomon. Seni nasıl bıraktığımı aşağıda görebilirsin. Bundan sonra organik falan almayacağım için bir kenara atılmış gibi duruyorsun, kusura bakma. Bana kattıkların için, benden götürdüklerin için sana çok teşekkürler. Ben sana göre biri değildim. Sorun bendeydi. Bağlanma sorunum var benim galiba. Sen kesinlikle daha iyilerine layıksın. Ama giderken son bir şey demek istiyorum sana: Solomon, Türkçe’de Süleyman’mış meğer. Şu adını değiştir hacı, o karizmaya yakışıyor mu hiç Süleyman!


Elveda Süleyman,
Erdem





(Hoca CC ile geçtiğimi söylemişti organiği ama henüz notlar verilmediği için bir tedirginlik de yaşamıyor değilim. Seninle barışıp tekrar bir ilişki yaşamak istemiyorum Süleyman. Bir kere bitti mi her şey bitiyor çünkü. Yok yok gerçekten olmuyor; denedim, olmadı yani. Evet.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder