14 Ağustos 2011 Pazar

Prensiplerim Var! Evet!

İlkokulda mıydı neydi tam hatırlamıyorum şimdi ama o zamanlar gözüme çok önemli gibi gözüken fakat hakkında biraz düşünülünce aslında tırt biri olduğunun farkına varılan bir amcadan duyduğum “Hayatta prensipleriniz olmalı, yaşamınızı onlara göre şekillendirmelisiniz, işte bu sayede bir birey olarak varlığınızı ispat edebilirsiniz” cümlesi beni çok etkilemişti. O kadar etkilemişti ki hala hatırlarım bu cümleyi. Fakat etkilenme boyutu sadece cümleyi hatırlamakla sınırlı değil. Bu lafları duyduktan sonra, artık dünya benim için başka bir hale bürünmüştü, öyle çok basit bir şekilde falan dönmüyordu yani. Kendime bir sürü prensip bulacak ve bunları uygulayınca da bir çeşit ego tatminiyle çok önemli bir birey olduğumu falan zannedecektim. Çocuk işte, her duyduğunu bir şey zannediyor, hemen onu istiyor.

Bu konuşmanın üzerinden birkaç gün geçip de kendimi prensip bulmaya hazır hissettiğimde, çevremi çok dikkatli bir şekilde gözlemlemeye başlayarak durduk yerde prensip uydurmaya başladım. İşte “Tüm sınıfın uymak zorunda olduğu beslenme programına uymayacağım, Perşembe günleri patates haşlaması ve havuç ikilisini yemek zorunda değilim çünkü” gibi şeyler ilk prensiplerim oldu. Prensip bulma yolunda ilk adımlarımı küçük şeyler üzerinden atmaya karar vermiştim. Fakat bir gün sınıfta, derste otururken önümdeki sıraya baktığımda aklıma inanılmaz bir prensip geldi: “Sıranın örtüsünü sabah ben serdiysem, akşam toplayan ben olmayacağım. Hee sabah ben sermediysem, akşam toplanmasına yardımcı olurum belki, elime yapışmaz sanırsam” Bu prensiple dünyayı kurtarabilirdim artık. Bu gerçekten ötürü olağanüstü bir gurur duydum ve bu haklı gururu da son derse kadar yaşadım. Fakat son derste temizlik kolunda olduğumu, bir diğer temizlik kolu görevlisi olan Pınar’ın beni çağırmasıyla hatırladım. “Kendi sıramın örtüsünü bile toplamam, banane!” derken kendimi Pınar’la beraber tüm sınıfın örtülerini katlarken buldum. Birey olalım derken, alemin kerizi olmuştum.

Çocukken yaşanan travmalar kolayca atlatılmıyor. O yüzden kendime prensip bulmayı erteledim birkaç sene kadar. Sekizinci sınıftayken bir ara “Bence tüm kitlesel iletişim araçlarıyla bağımı koparmalıyım, televizyon ne ki zaten! Aptal Kutusu!” diye bir prensip edinmeye kalkışmış fakat biraz düşününce Pokemon’lardan kopabilecek olgunluğa henüz erişemediğimi fark etmiştim.

Liseye başlayınca da herkesin eğitim hayatında en az dokuz kez söylediği gibi ben de ”Artık günü gününe çalışacağım, defterime inci gibi yazacağım” diye bir prensip edinmeye karar vermiştim. Önceleri bu prensibi canhıraş bir şekilde savunmaya çalışırken, bir zaman sonra “Bence günü gününe çalışmak çok da önemli bir prensip değil; haftası haftasına çalışırsam zaman aralığını daha geniş tutarım, böylece prensibime daha çok sahip çıkıyormuş gibi gözükürüm. Bir birey olmak istiyorsam yapmam gereken budur. Evet.” diye bir düşünce geliştirdim fakat bu prensibi en son “Bence çok çalışmaya da gerek yok ya” dediğim an bıraktım. Artık yeni bir prensibim olmuştu: Manyak gibi çalışmayacaktım.

Yaş ilerleyip de olgunluk seviyesinde falan bir artış olunca artık adam gibi prensiplerimin olması gerektiğini düşündüm. Örtüyle, dersle bir yere gelinemezdi. Bu konu hakkında daha derin düşünmek için hem de “Temiz hava alırım lan fena mı!” fikriyle kendimi sokağa attım.Sokakta ilerleyip derin düşüncelere dalmışken farkında olmadan kırmızı ışıkta karşıya geçtiğimi fark ettim. “Aslında araba falan gelmiyorsa kırmızı ışıkta geçilir lan ne var ki! Zaman önemli bir şey sonuçta, öyle beklemeye gelmez” diye bir prensip edinmem de bu zamana denk gelir. Evet, adam gibi prensipten anladığım buydu.

Geçen gün “Ne zamandır bir prensip edinmiyorum kendime, en kısa zamanda bulsam iyi olur” diye bir karar aldım. Ama sonra, daha önce bulduğum prensipleri düşündüğümde aslında hiç de öyle ilkeli bir birey kıvamına gelemediğimi fark ettim. Küçücük yaşta beyimi yıkayan adama kızdım.

Sonra bu sabah Facebook’tan mesaj gönderirken “Sabah erkenden Facebook’a girme gibi bir prensibim var” yazdığımı fark ettim. Farkında olmadan bir prensip edinmiştim, yüzüme bir gülümseme yayıldı ve “o adama kızdığım için kendimi hiç affetmeme” gibi bir prensip daha edindim sonra.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder